Okumaktan çok yazmayı seviyoruz.
Klavyenin başına geçince usta oluyoruz, üstad kesiliyoruz…
Bildiğimiz konuda eyvallah ama bilmediğimiz konularda yazınca pek bir komik oluyoruz abilerim ablalarım.
Yapmayınız! diyeceğim ama yine yapacaksınız. Ben yine de yazacağım buraya.
Karşıdaki kişiye biraz saygımız olsun.
“Sen kimsin?” der gibi değil hani; “Sende bizim sevdiğimiz bir abimizsin ablamızsın” der gibi…
Zor mu geldi? Peki şöyle yapalım o zaman…
Kendini diğerinin yerine koyma var, hani empati…
O da mı zor?
Yazdığın konu hakkında kısa bir araştırma yapsan mesela? Hımmm.
Bu da mı zor gelir? Sen o zaman Allah ne verdiyse yağdır gitsin bee.
Karşıdakini dinlemeden sen konuşmaya/yazmaya başladığında başkası seni neden dinlesin, senin fikirlerine neden önem versin ki?
Konuşmadan/yazmadan önce karşıdakine saygı duymaz isen bir gün gelir senide dikkate alanı bulamazsın. Gün gelir bir bakarsın seni dinleyen/okuyan yok.
Birde kopyacılar var. Kopyala yapıştırcılar…
Hayatta iki kelam bir şey bulup yazamaz. Güzel sözleri kopyalayıp yapıştırır, güzel videoları kopyalayıp yapıştırır, güzel bir resim… Her şeyi ölümüne kopyala yapıştırır.
Sonra hayata dair bir sürü şikayet dinlersin. Özel hayatı yolunda gitmez, iş hayatı yolunda gitmez…
Şunu söylemek istiyorum ki; üretken olmayan kişiden hayır gelmez. Bu yüzden hayat boyu durmadan doğurunuz. Anneler gibi bebek doğurmadan bahsetmiyorum. Üretmekten, yeni bir şeyler ortaya koymaktan bahsediyorum. Do-ğu-run…
Zor mu geldi?
Aamannn… Siz en iyisi yağdırın gitsin… Düşünmeden öylesine takılın gitsin…