içinde

Benim de Bir Hikayem Var!

Tenceredeki kaynayan suyun hikayesi:

Su, son noktasına geldiğini düşündüğü zaman tutamaz artık içinde birikmiş şeyleri ve haykırarak ağlar son damlasına kadar. Bir anda biter biriktirdiği bütün kırgınlıkları, pişmanlıkları… Sadece doğru zamanı bekliyormuşum der kendine. Bir rahatlama gelir, uzunca bir iç çekiş yaşar, yoluna yeni dönüşecek haliyle devam edecektir. Neye dönüşeceğini bilemez. Ama bekler uzun bir süre, sabretmeyi öğrenir bu kısa sürede. Bütün her şeyi unuttuğunu sanıp ve hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya başlar. Ama gün gelir o dönüştüğü yeni kimliği, kaçtığı her anıyı her kırgınlığı tekrar karşısına çıkartır hayat  pervasızca! Ama o hala umut eder yeni olacak olan kendisine. Yeni hayalleri olacaktı pişmanlık olmayan, kırgınlık olmayan. Gerçeklerin farkında değildi. Her neyden kaçarsa kaçsın bir gün mutlaka tekrar karşısına çıkacağından ve öyle oldu. Tekrar kırıldı, tekrar son  noktaya gelip taştı, tekrar pişman oldu, tekrar yaşadı…

Küçük bir kumaşın hikayesi:

Üzerine giyilmiş tüylü kılıf onu huylandırıyordu ama bu böyle yaşamaya alışmıştı artık. Sadece sırasını bekliyordu bütün arkadaşları gibi aşamalardan geçip daha iyi bir hayat sürmek için veya daha kötü bir hayat sürmek için! Çünkü bunların sonunun ne olacağını kimse bilemezdi. Bazıları terk edilmiş bir çöpte bulurlardı kendilerini bazıları da bir yol üstünde… Olacaktı böyle bir hayatları! Sıra ona gelince bir ürperdi. İnsanların iğne yaparken ki yüzlerini düşündü. Bütün gerilmeler ne kadar da benziyordu. Bir makinenin arasında bekledi ayarlarını yapıyorlardı etrafta alelade gezen insanlar. Her şey hazır olmuştu. Hiç düşünmeden yapılan acımasızca kesim onu biraz sinirlendirmişti. Biraz daha dikkat etmeleri gerekirdi! Makinede durmaya başladı kesim kendi kendine oluyordu. Kalp monitörünü gösteren çizgiler gibiydi kesim zamanı öyle yavaş öyle can sıkıcı! Kesim işlemi ona birçok şeyi aynı anda hatırlatıyordu. Çizgilerin yavaş yavaş ilerleyişi hayatın can sıkıcı keyfini hatırlatıyor, kırmızı çizgiler hayattaki süreyi, bitecek olması da hayatın son bulmasını hatırlatıyordu. Birazdan son bulup huzura kavuşacaktı. Ama son bulduktan sonra nereye gideceğini kestiremediği için büyük bir boşlukta hissetti kendini. Keşke geleceği görseydim diye içinden geçirdi. Ama bilseydi ya sonu kötü olsaydı? O zaman aşamalardan geçmeden kendisini öldürürdü. Artık son rendeye gelmişti ve bitecekti yavaş geçen kırmızı çizgiler. Uzunca bir süre gözlerini kapatıp açtıktan sonra hala aynı yerde olduğunu gördü. Nedenini uzun bir süre düşündü. Etrafta kimse kalmamıştı. Yanındaki makinayı kontrol edince sırada bekleyen çok kişinin olduğunu o en son sırada olduğunu fark etti. Bu bir hayal mıydı? Gerçeklerin birebir yaşandığı bir hayal. Nereye gideceğini hiçbir zaman bilemeyeceği bir hayal…

Harflerin hikayesi:

Hangi sırada olduğunu düşündü bir müddet. Sonlarda mıydı, başlarda mıydı? Düşündüğü düşüncenin saçmalığını yaşadı bir anlığına. Ne fark ederdi ki hayatının neresinde olduğunun. O zaten kendinin farkında olmadan yaşıyordu. Bir gün bir mutsuzun satırlarında, bir gün bir budalanın kafasında, bir gün karmaşık ruh halinde boğulmuş bir adamın dünyasında yaşıyordu. Dedim ya bir öyle bir böyle yaşıyordu! Ama emin olduğu bir şey vardı bu hayatta: Hiçbir zaman ölmeyecek olduğuydu! Bir budala onu öldürebilirdi ama bir umut dolu kadın onu yaşatırdı tekrar. Bir öyle bir böyle yaşamak böyle oluyordu herhalde! Ansızın gelen bir yağmurda mutluluktan boğulacak gibi oluyordu bazı zamanlar. Ama bazı zamanlarda bu yağmur gözyaşlarının bitmesine asla izin vermezdi! Neydi bu hayatta? Neredeydi bu hayatta? Hem herkes  oluyordu kimi zaman hem hiç kimse olamıyordu… Düşüncelerin dünyasında boğulmak istercesine dibe süzülüyordu, ama aynı zamanda bir ütopyada durmadan dans ediyordu. Göz yaşlarıyla yıkandığı gecelerin sonunda bir an da mutluluk çığlıkları atıyordu. O her yerdeydi, her zamandaydı. Bir aptalın dünyasını karartıp bir hayalperestin dünyasını şekillendiriyordu. Bir öyleydi bir böyle…

Yazar Sizüçen

Bir yanıt yazın

Momo – Michael Ende

50m2’ye Sığanlar