Öğretmenlik hayatımın en zor günüydü o gün… Sıradan bir anken tepetaklak olan bir andı… Sürekli geç kaldığı için, derste hep uyuduğu için kızdığım 15 yaşındaki bir kız öğrencinin yaşadıklarıydı beni bu kadar etkileyen… Cinsel istismar… Hep haberlerde okuduğumuz, duyduğumuz, bize uğramasın diye dualar ettiğimiz olayın içinde bulmuştum kendimi bir anda… Olayı sadece dinleyen biriydim oysa ki, elimin titremesi, kalbimin sıkışması, içimde kocaman bir kütle gibi oturan sıkıntı, benimle mücadele eden gözyaşlarım… Benim hissettiğim buysa, o çocuk ne yaşadı ki günlerce… Eli elimde bekledik polisleri, küçücük yüreği tir tir titriyorken, ona her şeyin güzel olacağını söyleyip durdum… Olacak mıydı gerçekten, olmasını mı istiyordum tam olarak emin değildim sanırım. Hem onu hem de biz öğretmenleri zorlu bir süreç bekliyordu, bunu biliyorduk bilmesine ama kalbe söz geçirmek mümkün mü… Hele de vicdana? Defalarca ve sırayla anlatılan yaşananlar, verilen ifadeler, göz yaşının saklayamadığı ürkeklik , yedi kat yabancıya anlatılan özel durumlar… Ve her anlatışta kendinde suç arayan güzeller güzeli bir kız… Çocuk esirgeme kurumuna yerleştirilme… Yeni bir hayat… Sabah evden çıktığında akşamı yurtta geçireceğini hiç öngöremeyen bir genç… Aslında hala ebeveynlerine ihtiyacı olan bir çocuk…
Çok ağlayan bir insanımdır ama hayatımda hiç o kadar ağladığımı hatırlamıyorum… Yemek yiyemedim, aklımda O, acaba yemek yemiş midir, sevmiş midir yemekleri?… Yatamadım, aklımda O, acaba nasıl bir yerde yatacak? Battaniyesi var mıdır üstünü örtecek? Korkmuş muydu acaba gece? Yağmurdan kaçarken doluya mı tutulacaktı? En kötü anne bile annesizlikten iyi miydi acaba? Evin yerini başka bir şey tutmaz mıydı gerçekten? Bundan önceki hayatı bu yükü taşımakla geçti, sonrası nasıl olacaktı? O istememişti, kendi seçmemişti böyle bir hayatı… Ama onun kaderine düşen buysa nasıl savaşacaktı, nasıl üstesinden gelecekti bu durumun…“Yüzünü bile görmek istemiyorum.” dediği insanı her gün görerek nasıl yaşardı çocukluğunu, gençliğini? Nasıl güvenirdi karşısındakilere? Doğru olan neydi? Üstelik dünyada bu durumda olan tek kişi de değildi….
Ben o gün öğretmen oldum galiba… Anlamadan dinlemeden, ne yaşıyor bilmeden kızdım günlerce. Sonra da kendime, bilip bilmeden günahını aldım diye. Hiç bir öğrencim öğrenmesin İngilizceyi ama hiç biri de yaşamasın böyle şeyleri…
Bu tür olayları görmezden gelmenin hiçbir vicdanda yeri olmamalı … Hiçbir dinde, hiçbir dilde, hiçbir inanışta meşrulaştırılmamalı… Kimsenin yaşı, giyinişi, gülmesi suç olmamalı… “Çocuk” ve “gelin” kelimeleri sadece o çocuk şarkısında yanyana gelmeli.
Empati, sadece biraz empatiye ihtiyacımız var. Koyun kendinizi onun yerine… Siz olsanız ne yapardınız, benim yerimde olsaydınız nasıl davranırdınız? Asıl önemlisi… Size olsaydı ne yapardınız? Hayal bile edemiyorsunuz değil mi?