içinde

Ölürken

Güneşten önce uyanmışım yine,  her yer karanlık. Ne ses var ne soluk. İliklerime kadar hissediyorum yalnızlığımı. Yataktan çıkmak istemiyor bedenim, bedenimin yanı sıra bir mezar edasıyla alışmış bu yatağa ruhum. Sigaramı arıyorum dokunarak bir yerlere, birkaç kere boşluğa düşse de elim istediğime ulaşıyorum. Çakmağı bulmalıyım şimdi de, ah ne kadar hareketli bir sabah! Tabii bu zifiri karanığa sabah denirse. Biliyorum perdelerimin kapalı olduğunu, açsam ne değişecek sanki… Göğüme doğan güneş olsa olsa yolunu şaşırmıştır, ışığı odalarıma misafir olmaz ki, penceremi yalar geçer, tüm heveslerin hayatımdan geçtiği gibi. Uzun uğraşların sonunda yakıyorum sigaramı. Ah, şu soğumaya yüz tutmuş yatağın içinde ciğerlerimi dolduran ilk duman… Nasıl aylarca ayrı kaldım senden bilmiyorum. Hatırlarsın sen de, verdiğim sözleri tutmaya çalışmıştım bir zamanlar. Bir öğlen vedalaşmıştım sigaramla. İki ay, tam tamına altmış bir gün… Tamam, itiraf ediyorum; senin yokluğun kadar zor değildi aslında. Olmasa da oluyormuş. Yani sabahları uyanınca, ciğerlerimi dolduran ilk şey değilmiş sigaram, senmişsin. Ondan severmişim güneşten bir haber olan bu karanlık sabahları.

Çay koymalıyım sanırım, yanına iki yumurta belki. Sonra bir film açar izlerim… Eğer, eğer normal düşünebilseydim kesinlikle yapardım. Şu an bu yataktan kalkar, ocağa bir çay koyar ve tek bir bardak alıp geçerdim salona. Senin en sevdiğin köşeye kurulur, beraber izlediğimiz filmlerden birini açardım. Ama öyle olmuyor ne yazık ki. Şimdi kalkıp bir çay koymayacağım, soğuk bir bira alacağım dolaptan. Bardağa gerek yok, artık gelemiyorum öyle inceliklere. Boşa bulaşık çıkarmaya da gerek yok, birikip duruyorlar işte bir köşede. En sevdiğin köşeye değil, en sevdiğin köşeyi gören bir köşeye oturacağım. Sigaramı yakacağım hemen ardından, ilk yudumumu alırken şişeden belki bir şarkıya eşilk edeceğim. Bilmiyorum… Plansız, programsız, nasıl gelirse öyle yaşıyorum artık hayatı. Değişmeyen tek şey yanımdan ayrılmayan hayalin oluyor sanırım.

Delirdiğimi söylüyorlar, ben pek ihtimal vermesem de. Güya sen gitmişsin, tamam gittin ama hani bir daha dönmeyecekmişsin… Baksana, ne büyük arsızlık şu dost dediklerimin yaptıkları! Ölmeden mezara koymaya çalışıyorlar beni hem de yokluğunu yüzüme vurarak Gelmeyecekmişsin işte, beni hiç sevmemişsin, bir bakıma hiç varolmamışsın gibi. Bana delirdiğimi söyleyen dostlarım, benden önce delirmiş baksana. Çalmaz oldular artık kapımı, oturup iki kadeh içemiyoruz, sana dair iki cümle kuramıyorum.  Kimse dinlemiyor. Sahi, seni anlattığımda yanımda dinleyecek kimse olmuyor. Sanırım sessizce sevmeye başladım artık seni, bağırmak gittiğin yollardan geri döndürmüyor.

Sen de alıştın sanırım, başka kollarda yeni sabahlara uyanmaya. Tenine değen başka tenlere. Yoksa bu kadar uzun sürmezdi bu ayrılık, şimdiye kadar iki kere çıkıp gelmeliydin mesela. Ya da ben çıkıp geldiğimde açmalıydın o kapıyı, suratıma kapatmak yerine. Görüyorum ki, ben kül olmuşken senin sigaranın ucu dahi yanmamış. Ben her gece sabahı nasıl edeceğimi düşünürken, sen başka birinin göğsünde kapatmışsın gözlerini. Saçlarını okşamıştır değil mi? Ne büyük şans!  Saçlarından esen rüzgardan bir haberim şimdi, ne büyük şans…

Açamıyorum gözlerimi, umarım yanımdasındır. Umarım duymuşsundur son sözlerimi. 

Sevgili Sevgilim, olmadığın diyarlardan bir gün kavuşacağımız diyarlara gidiyorum şimdi. Ölünce kavurmuş herkes sevdiğine, ölünce severmişsin beni yeniden… Böyle inandım senelerdir ama artık katlanamıyorum. Aldığım nefes dahi acıtırken canımı, bu kötü oyunun sonunu getirmeyi istemiyorum. Gidiyorum. Ama çok mutluyum; ölürken dahi seni seviyorum! 

Yazar Yaren Gece ÖZTÜRK

Siz Ve Biz Blog Editörü - Adana

Bir cevap yazın

Gülseren Budayıcıoğlu ile Hayata Dön

Kuantum Drama Aile Dizilimi Nedir?