Yazmaya korktuğum dar zamanlar olur.
Kalemden, beynimde tutsak fikirlerden yazdığım şeylerin bir gün beni boğazlayacağı düşüncesinden sakındığım zamanlar…
Ne vakit yalnızlığımı yazmak istesem,
Elimden bir türlü gelmeyen o çaresizliğimi…
Korkarım.
Ve yüreğimde yalnızlığıma dair, değerli, daim yüreğin dışlanmasını hissettiğimdeyse,
Saklarım köşe bucağa sığmayan bu cüsseyi..
Ne vakit ağlamak istesem,
Susarım…
*
Sevmeye korktuğum dar zamanlar olur.
Bastırılmış kinden, kalbi hızlandıran bir şeyin gözümü bir parça bezle bağlayıp hiç tanımadığım bir sokağa atacağı düşüncesinden, terk edilmekten çekindiğim zamanlar..
Göğsümü yırtarcasına bağırsam…
Sesimi ele güne duyurarak
“Nerede ulan bu yol?!” diye çınlatsam tüm sokağı…
Ne vakit bir sevmek dilesem
Kafamı yastığa gömerim..
*
Önemsemeye korktuğum dar zamanlar olur.
İşte bütün bunlardan dolayı kaybetmekten korktuğum arkadaşlarım ve zamanlarım olur. Bir gün beni alttan almayacakları, boşverecekleri, anlatmaya değer bulamayacakları zamanlar..
“Asiyim, delinin biriyim.
Yine de arkadaşlarım,
Ben bir insanım” desem
Bu çatlağı önemserler mi?
Ne vakit bu tür buhrana girsem
Yazdığım bir yazıyı özel bir insana okutur
Onu düşünürüm…
*
Ölmeye korktuğum dar zamanlar olur.
Yaşamaktan, yeniden başlamaktan çekindiğim, umuttan bıkıp Azrail’i Cebrail diye benimseyerek sevgilim bildiğim zamanlar…
“Artık olsun, bitsin
Er ya da geç ulaşamayacağımız yere
Bu sefer uçakla gideyim” desem…
Her zaman bir aşk çıkar da rötar mı yaptırır…
Ne vakit Azrail’e vermek istesem
Uykum gelir..
*
Kendimden korktuğum dar zamanlar olur.
Anlamaz tutarsızlığımdan, gelip geçici düşüncelerimden, tutkal yüreğimden sakındığım zamanlar…
“Ya sevgilim bak, böyle gitmezdi zaten…
Sevmediğimi zannetme
Seviyorum, bunu sende biliyorsun
Ama ya, bildiğin gibi değil!
Ne öyle, ne böyle
Offf!
Sevgilim dost kalsak
Olmaz mı?”
*
Ne vakit bir dediğim bir dediğimi tutmasa
Karşımda bir erkek ağlar
Ben de ağlarım…