Zıııııııııııııııııııııırrrrrrrrrrrr
Yine saatim çalıyor.
Çok zor yataktan kalkmak, sanki yatakla aramda gizli bir bağ var bir türlü bırakmıyor beni. Her gün aynı şeyi söylüyorum Keşke Hafta Sonu Olsa… Her gün uyanırken haftasonu uzun uzun uyuyacağım diyorum ☹, olmuyor. Aksi gibi hafta sonu olduğunda bedenim uyanıyor erkenden açıyorum gözlerimi. Galiba gözlerime çöken ağırlık uykunun ağırlığı değil gün boyu yapmam gereken işlerin ağırlığı. Zaten gece boyu uykularımı ele geçirdi kafamda dolanan tilkiler. Ne zormuş tilkilerin kuyruklarını birbirine değdirmemek çok yorgun uyandım yine.
Gün boyu koştur dur, tüm işler yetişmeli, her şeyin en iyisini yapmalıyım. Durduramıyorum ki kendimi, yaptığım işi en iyi şekilde yapmazsam ömrümden o iş için harcadığım zamana yazık diyorum. Biliyorum ne kadar çabalasam da, fedakarlık yapsan da gün gelir ‘Yapmasaydın’ denir,’ ne yaptın ki ‘denir. Senin için yapabileceğinin en iyisi olan şey bir anda hiç olur. Yani kimseyi memnun edemezsin biliyorum, bari ben memnun olsam yaptığım şeylerden. İşte orası belirsiz, bazen hayata yetişemediğimi düşünüyorum. Yetiştirmem ve yetişmem gereken ne çok şey var. Koca bir kaos, bir kargaşa…
Molaaaa diye hayatı durdurmak istiyorum bazen. Her şey durmalı, ben yavaşça bir yere oturup, sessizce gökyüzünü seyretmeli, kalp atışlarımı sakinleştirmeli ve derin bir nefes almalıyım. Aldığım nefesi sadece ciğerlerimde değil kalbimde hissetmeliyim. Ve kendime sakin ol, koşma, yetişme, yetiştirme demeliyim. Hayatı sindirerek yaşa, bakıp geçme öylesine, fotoğraf çekme beynine kazı, kalbine kazı, baktığın güzelliklere doya doya bak, hızlı okuyup geçme anla özümse, hızlı yapma işini bırak bazı şeylerde yarım kalsın. Doyasıya sev, engel koyma, erteleme isteklerini birazda kendine sor ne istiyorsun diye.
Toplumca bir bakalım kendimize kimse yaptığı işten memnun değil, para kazanmak zorunda olduğu için çalışıyor herkes. Çocukluğumuzdan itibaren büyünce ne iş yapmak istediğimiz soruluyor ve belki de insan beyninin en verimsiz olduğu ergenlik döneminde bir ömür boyu yapacağımız işin seçimlerini yapıyoruz. Bitmek bilmeyen derslerin, sınavların arasında en çok hangi meslekte iş bulunur, hangisi daha çok para kazandırır gibi saçmalıkları düşündürüyorlar herbirimize. İlkokul, orta okul ve lise boyunca hiçbir zaman tam olarak öğrenemediğimiz dersleri görüp okul bitince unutmayı tercih etti hep beynimiz. Çünkü mutlu değildi.
O yüzden biz bu hayatta önce mutlu olmayı öğrenmeliyiz. Sevmenin ne demek olduğunu, aşkın ne demek olduğunu öğrenmeliyiz. Bizi mutlu eden şeyleri tek tek ayıklamayı hayatımızın ön sıralarına onları yerleştirmeyi öğrenmeliyiz. Mutsuz olduğumuz şeyleri yapmaktan vazgeçebilmeyi, mutsuz olduğumuz kişilerden uzak kalabilmeyi öğrenmeliyiz. En sevdiğimiz işi yapamıyor olsakta ekstra uğraştığımız şeyler en sevdiğimiz şeyler, en merak ettiğimiz şeyler olmalı. O zaman işte sabah uyanınca üzerimizde bir ağırlık hissetmeyeceğiz, en sevdiğimiz şeyi yapabilmek için bir sabırsızlık duyacağız ve artık zamanın bir önemi kalmayacak.
Kendin için bir şeyler yap, önce kağıdı kalemi al ve hayatta seni mutlu eden ve mutsuz eden şeyleri tek sırala. Mutlulukların mı çok mutsuzlukların mı bir bak. Mutsuzlukların arasından kurtulabildiklerinin yerine seni mutlu edecek şeyleri listene eklemeye başla. Madem hayat çok hızlı, bari senin istediğin sokaklardan geçsin.