Bilmezler ki sen ne anladın hayattan, ne yaşadın ve nerelere geldin esen rüzgarlarla…
Görürler sadece ve derler ki; hep gülen yanınla ne güzel tutunuvermişsin kuruyup kopması an meselesi olan koca Çınar’ın bir tek dalına…
Bakarlar yorum yaparlar ama hiç anlamazlar seni dimi?
Hep öyle hissetmez miyiz?
Anların çokluğundan, anıların yorgunluğundan, kendimize haykırışlar beslerken, bize bakan gözlerin “ah ulan ne güzel bir hayat seninkisi” bakışlarına inat kuyruğu dik tutma hevesimiz ne zaman tükenir ki?
Ya da tükenmeli mi ki?
Az önce konuştuğum bir Kocaman yürekten depreşen düşüncelerimle yine rahat durmayıp yazıvereyim dedim…
Yanlış bir zaman değildir diye ümit ediyorum. Çünkü yazmanın zamanı anı yeri ve demi olmadığına artık inandırdım bu hadsiz beynimi…
Hep sorar yazdıklarımı okuyan güzel dostlarım, nerden geliyor? Nasıl oluyor? Nasıl toparlıyor ve yazıyorsun bu kadar homini gırtlak hikayeleri diye…
İşte böyle alakasız gibi görünen ama yüreğine yer eden bitanecik dostların tetikliyor ateşi…
Sen tam günün yorgunluğu ile uzanıvermişken yatacığına, bir dost hadi kalk uyuma zamanı değil dök içindekileri diye dürtüveriyor seni…
Hep yollarda görmek yordu beni, seni izlerken gittiğin yollarda ben yoruldum, sen nicesin diye merak edebilecek kadar sağlama aldınızsa dostlarınızı yazasınız geliyor işte…
@Hüseyin’i hatırlarsınız.
Marmaris’in muhteşem çokluğunda, beni kıskandıracak İngilizce ve Fransızcası ile konuklarına sıcacık ama lezzetsiz ? o yemekleri sunan enfes adam…
Ondan ayrılışım ve yola çıkışımla Yeni Foça’nın bakirliğinde yaşayan halimi belki de nadir anlayan arkadaşımın “en sıkıntılı hissettiğim günlerden biri, bir sabah bir akşam, der ki bana yaradan, sıkılma sakın, lazım olacak sana şu an dinleniyor, sen enerjini, aklını ve sabrını sakın yok etme” telkini bir anda getiriverdi “oh be” diyebildiğim tek yere…
Hayalini kurduğunuz hayatlar, size hayal olmayacak kadar yakın sunulan zamanlar, hepsi yada hiçbiri gerçekten neyin sizi beklediğini vermiyor ki…
Tam oldu dediğinizde yarım kalıyor, hiç oldu mu ne ki bu şimdi dediğinizde yüreğinizi aklınız evet budur diyor.
İnan’ın hayalin ve hayatın evrenle raksından çıkan her melodide sizi siz yapan apayrı bir beste şekilleniyor.
Ne dememek gerekse hayata hep tersini söylerken bulan halimiz mutsuz, yüreğimizin koştur git dediği yerde ki cesareti kadar mutlu oluyoruz.
En güzel günlerimiz daha yaşamadıklarımız diyen adamı şeytan gibi taşlayınca oldu sanıyoruz ama…
Ne yazık ki gerçekten en yaşanılası Mutlu günlerimizi beklerken umutlarımızı yok ettiğimizin farkından uzaklaşıyoruz.
Bir tesadüf mü bilmem!
Ama ben hep yaşamak istediğim yerde yaşıyor olmanın yoklar içinde mutluluğunu yaşıyorum.
Sizde deneyin…
Biraz akıl, biraz cesaret, biraz da ego…
Geldik tek başına, gidiyoruz tek başına…
Bunca kavga ve isyan ne yazık ki boşuna.
Güzel bir hafta olsun ve her güzel yürek derinlerine kadar huzurla dolsun.

Yengeç Sepeti
