27 Mart, Shakespeare’in sözüyle; insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı olarak ifade edilen Dünya Tiyatrolar Günü olarak kutlanmaktadır. Madem öyle, bu sanatın ayrıcalıklarını irdeleyelim bakalım…
1. Canlı seyretmek paha biçilemez.

Oyuncusundan dekoruna, ses efektlerinden ışıklarına kadar her şey 3 boyutludur. Belki de bu özellikler insana kendini özel hissettiren en önemli etmenlerdir. Elini uzatsan oyuncuya dokunabileceksin, hatta adım atsan sahnedesin… Sinemada var mı böyle bir özellik?
2. Oyunun seyrini değiştirebilirsin.
Canlı olmasının zaman zaman iyi zaman zaman kötü tarafıdır burası çünkü oyunun akıbeti bir şekilde seyirciye de bağlıdır. Kalkıp bir şişe fırlatırsın sahneye, bir anda bir çığlık atarsın… al işte konseptin dışına çıkıldı 🙂 Oyuncuların o esnadaki kıvrak zekaları çok önemlidir çünkü bunu fırsata çevirebilirler. Benim gittiğim bir oyunda seyircilerden birinin ısrarla çalan telefonuna oyuncular kavga esnasında ‘İki de bir telefonun çalıyor ve bu da beni çok rahatsız ediyor’ şeklinde kızım sana söylüyorum gelinim sen anla modunda uyarıda bulunmuşlardı. Oyunlara müdahil olabilmek de cabası… İnteraktif bir oyunsa sen de oyunculuk yapabilirsin, belki de keşfedilmen için bir fırsat olur 🙂
3. % 100 doğaldır.
Teknolojik nimetlerden o esnada yararlanamadıklarından, montaj imkanı olmadığından, oyuncuların dil sürçmeleri, dekorların uçması, belki de repliklerini unutmaları… İnsanın başına gelebilecek ne varsa sahnede ona tanıklık ederiz. İşte bu da tiyatronun tiyatroyu doğal ve samimi yapan en güzel özellikleri… Yapaylığa yer yoktur tiyatroda.
4. Tekrarını bulamazsın.

Elbette ki bir kere sahnelenmiyor oyunlar, çeşitli yerlerde günlerce izleme imkanı bulabilirsin ama hem kişisel hem de çevresel etmenlerden dolayı her seferinde farklı bir oyun izliyorsun hissine kapılırsın. Bir gittiğinde oyuncu griptir; oyun esnasında hapşırır ama bir sonraki gittiğinde böyle bir durum bulamazsın. Bu gittiğinde oyuncu devrik cümle kurmuştur, öncekinde kurallı… Film izlerken öyle mi?.. Cümleler, mimikleri, tepkiler hep aynı.
5. Daha ucuzdur.
Emeğin karşılığı parayla ödenmez gerçi ama bütçelerimizi de düşünmemiz gerekir. Çoğu zaman AVM’lerdeki sinema fiyatlarından çok ucuzdur; hele ki devlet tiyatroları ve belediye tiyatroları… Az parayla çok başarılı işler seyredebilirsiniz.
6. Kaliteli izleyici vardır.
Sırf karanlık oluyor, tenhadır… gibi sebeplerle gelen bulamazsınız tiyatroya. Gelen herkesin tek amacı vardır; oyunu seyretmek… Mısır yiyen, kola içen kimseye çok rastlayamazsınız.
7. Sonunu kimseden duyamazsın.

İzlenilen film ya da okunan kitap birilerine anlatılırken mutlaka sonu söylenilir; sonunda kavuşuyorlar, en sonunda kız ölmesin mi… Ama ne hikmetse tiyatronun sonunu kimse söylemez. Sadece konusu üstün körü anlatılabilir ama onun dışında çok ayrıntı verilmez.
8. Oyun öncesinde reklam izlemezsin.
Sinema saatinde salona girdiğinizde banka reklamları, tur tanıtımları, ilerleyen zamanlarda vizyona girecek filmlerin fragmanları gibi görüntüleri yaklaşık 10 dakika boyunca izlemek zorunda kalırsınız. Ama tiyatroda durum böyle değildir, saati gelince performans başlar.
9. Oyun bitiminde emeği ayakta alkışlarsın.

Adetten midir, oyunun heyecanından mıdır, gözümüzün önünde yorulduklarını, emeklerini gördüğümüzden midir bilmiyorum ama oyun sonrası oyuncular mutlaka ayakta alkışlanır. Evet; sinemada da emek vardır ama orda sizin alkışınızı bekleyen oyuncular yoktur, onlar da tiyatroda bu durumu ileri geri giderek, bir kaç kere selam vererek uzunca bir süre kullanırlar zaten.
10. Oyuncuları yakından görme şansına sahipsin.

Oyun bittikten sonra oyuncuları canlı canlı görmek, onlarla fotoğraf çektirmek hatta onlardan imza almak istiyorsanız kulislerine giden oyuncuları biraz beklerseniz, onlara ulaşma şansını yakalayabilirsiniz.
11. Oyuncular eğitimlidir.

Genellikle tiyatro eğitimi almış, alanlarında uzman oyuncular vardır. Yakışıklılığına, popüler olmasına bakılmadan sadece uzmanlık aranan kriteri vardır tiyatronun. Çünkü yeri geldiğinde tek kişilik oyunlarda yeri geldiğinde bir müzikalde bulur oyuncular kendilerini. Zamanı gelmişken, tek kişilik oyunlar biraz sıkıcı ve risklidir aslında ama son izlediğim tek kişilik oyunda (Karıncalar – Bir Savaş Vardı) Mert Turak enerjisini 80 dakika boyunca hiç kaybetmedi ve izleyiciyi hiç sıkmadı. Burdan kendisine kocaman bir teşekkür 🙂
12. Kısıtlı imkanlara rağmen ortaya çıkan performans şaşırtıcıdır.

Kısa zamana, kısıtlı kıyafet ya da teknolojik imkana, sade dekora rağmen oyunun vermek istediği mesaja, ulaştırmak istenen duyguya inanamazsın. Bir saatin içinde bazen gülersin ama aynı zamanda düşünürsün…
Sonuç itibariyle değerli tiyatro sanatçılarımızın, tiyatro çalışanlarının ve tüm tiyatro severlerin günü kutlu olsun… Alkışınız bol, karanlığı sanatla aydınlatma şansınız çok olsun…