Kaldığım yerde değil, kandığım yerdeyim şimdi; o çöp kokan ara sokakta. Ama aynı değil hiçbir şey, aylardan Ağustos değil mesela, saçlarım kısa değil, omuzlarım da. Elimde bir sigara, önümde sen, yürümüyorum yavaş adımlarla. Kavuşmak istediğim kolların yok, kokun doldurmuyor ciğerlerimi. Hiçbir köşeden dönünce göremiyorum seni. Bir bardak çay içmeye koşa koşa gitmiyorum artık, o bankta oturmuyorum. O parkı şehir, yüreğini evim bilmiyorum. Sorsan şimdi onlara vazgeçiyorum senden, bizden. Bilmiyorlar, her sabah öldürdüğüm seni her gece yeniden diriltiyorum. Onlar bilmiyorlar, okuduğun o şiiri kendime ninni belliyorum.
Sen olduğunda yetmeyen on iki saat uyku kemiklerimi ağrıtıyor şimdilerde, dört saate şükrediyorum. Bir neden arıyorum sürekli, uyuduğum gecenin sabahına uyanabilmek için; ya Seyfi acıkmıştır diyorum ya da gaipten sesler duyup kapıya koşuyorum. Her açışımda, o kapının ardında seni bulma umuduyla doluyorum ve açtıktan sonra kendime biraz daha kızıyorum. Sen gelmeyeceksin, bunu biliyorum ama nedensiz gelmeni bekliyorum. Biliyorsun, konu sen olunca tüketiyorum dünyada ki tüm nedenleri, umutları, şiirleri. Yeri geliyor nefesleri.
Öldürüyorum tek tek, sana dokunanları, kokunu alanları, geçtiğin duraklarda bekleyen insanları, otobüste yanına oturanları, tam karşında ayakta gidenleri… Gözüne gözüktüğün, kulaklarıyla seni işiten herkesi; mezarlıklarla doluyor zihnim. Son kurşunu kendime bırakıyorum daima, son bir kez daha sevebilmek için seni.
Son bir kez daha sevebilmen için beni.