Yazarken karnıma ağrılar girse de yazar olduk bir kere efendim. Tabi malumunuz değil efendim hiperaktif olduğumdan mütevellit oturarak iş yapmayı pek sevmezem. “Oturarak başarıya ulaşan tek canlı tavuktur” demiş biri ama kim demiş hatırlamıyorum.
“İnsan Hayatı” kitabımı yazarken o kadar mide sancısı çektim ki size anlatamam. Hareketli bir insanı oturmaya zorlamak Çin işkencesi gibiydi. Gerçi zorlayan da yoktu. Kendim kaşındım:)

Stephan King kitaplarının bir ara müptelası olan bendeniz; acaba neden kitaplarında kahramanlarını yazarlardan seçiyor? diye merak ederdim. Şimdi merak etmiyorum. Çünkü artık ben de yazarım:)
Yazarlar, yazdıkları hikayenin içine girmek, kahramanları gibi düşünmek ve onlar gibi hissetmek zorunda. Bu yüzden malzeme bol yani. Yayılma alanın geniş olduğu bir coğrafya efendim yazarın dünyası.
Ne diyorduk efendim…Haa! Hoşbulduk… Pardon ya.. Konunun dışına biraz çıkmış gibi olduk efendim. MERHABA… Bundan sonra yazılarım ile sizlerin kafasını şişireceğim. Yalnız bana bu blog sayfasında yazar olarak yer verenler başlarına nelerin geleceğinin şuan pek farkında olmasalar gerek. Sizleri ayıktırmadılar mı gardaşş? Valla benden söylemesi.
Aslında siz hoşgeldiniz efendim… Biz hep buralardaydık zaten. Senelerdir yazıyoruz ama değişen bir şey yok pek. Eskiyiz, bu sayfada yeniyiz sadece.
Bir de alışkanlık yaparım efendim. Bazen nefret edilen bazen de tanımadan çok sevilen birisiyim. Zahmet edip beni öyle ortalara bir yere koymayın oraları pek sevmem. En uçtadır yerim. Uçurumun kenarı yani…
Her şeyin sebebi olarak gördüğüm İnsan Hayatına değerin olmaması ile kadına şiddet, çocuğa taciz, insan ve hayvan hakları v.s. sıkıntılar almış başını gitmiş efendim. Bir daha da gelmeye niyeti de yok sanırım. Sıcaklardan bunalsa ve bir yaylalık yere çıksa ki gerek gözden uzak olan gönülden de uzak oluyor misali 3 gün sonra unutuyoruz bu meseleleri. Müslüm Gürses’in bir şarkısı vardı. “Bu Benim Meselem”. Efendim bu mesele sadece Müslüm’ün değil hepimizin meselesi.
Evinde diploma ve sertifikalarının bolluğundan oturacak yeri kalmayan biri olarak iş güvenliğinden, madencilikten, çevreden, edebiyattan, sanattan, kitaplardan ve hayata dair her şeyi yazacağım bir mecra buldum ki kendime yandınız 🙂
Bu arada bugün Babalar Günü! Geçtiğimiz Ekim ayında babasını kaybetmiş biri olarak onsuz ilk babalar günümü sizler ile kutluyorum. Kıymetinizi biliniz efendim. Babanızı kaybetmenizin en acısı ise ufacık bir dalgınlık sonucu yada ihmal edilen küçücük nedenler ile gerçekleşen iş kazası sonucu olsa gerek. Babanızı sabah işe uğurluyorsunuz ama akşam eve gelmiyor!… Kafanızı gözünüzü yarmadan efendim…
HOŞGELDİNİZ! HOŞBULDUK!
Kitap bir su gibi… okuyorsunuz okuyorsunuz tekrar tekrar okuyorsunuz neden mi ; insan hayatı su gibi bir ihtiyacdir. Kitabin devamını beklerken köşe yazıları, bloglar Ve benzeri yazıların gelmesi bizlerin bilgilenmesine yardımcı olduğu gibi İrfan sayar hocamizin INSAN HAYATINA ne kadar önem verdiğini ortağa koyuyor. Kendisine çok teşekkürler ediyorum. Hayat boyu başarılar
ilginize ve güzel yorumunuza çok teşekkür ediyorum.