Yine bir Gülseren Budayıcıoğlu kitabı ve yine çeşitli ruhsal hastalıklarla dolu olaylar…
Bu kitap son zamanlarda Masumlar Apartmanı dizisi ile iyice ünlendi. Kitaptaki adı “Çöp Apartman”… Dizi ve kitap arasındaki farklara değineceğim elbette ama tabii ki buradan dizinin sonunu tahmin edemeyeceğiz. Zira epeyce farklılıklar var.
Kitap oldukça etkileyici ve sürükleyici. Okurken konuşmalar gözünüzde canlanıyor ve her Gülseren Budayıcıoğlu kitabını okuduktan sonra o koltukta kendinizi hayal ediyorsunuz. Kim bilir neler neler biriktirmişizdir şu hayatımızda? Her sefer okuduklarınızın gerçek hayatlar olduğunu bilmek daha da etkiliyor sizi. Ailenizi, arkadaşlarınızı, sosyal ortamlarınızı değerlendirme, karşılaştırma imkanı sunuyor size.
Gelelim diziyle kitabın farklılıklarına…
Dizi biliyorsunuz ki reyting rekorları kırıyor. Pandemi döneminde neredeyse hepimiz o moda büründük, eve gelen her şeyi yıka, elini dezenfekte et… Bunlar diziyi daha cazip hale getirdi sanırım. Oyunculukları ise diyecek laf yok elbette. Hepsi özenle seçilmiş ve o karakterler için var olmuş gibiler. Diziden sonra kitabı okuyacak olursanız, direkt o kişileri gözünüzde canlandırdığınızı fark edeceksiniz.
Dizideki en belirgin farklılık; üç kız kardeş, bir erkek kardeş ve hasta bir babadan oluşan bir aile görüyoruz. Oysa ki kitapta sadece üç kız kardeşler; yakışıklı psikopatımız Han diye bir karakter hiç yok. Muhtemelen bir aşk hikayesi yaratmak için yine farklı bir hastadan yararlanılmıştır diye düşünüyorum şahsen.
İlk önce Gülben alt ıslatma problemi ile doktora gidiyor, daha sonra Gülben gitmediği için Neriman gitmeye başlıyor (dizi de henüz doktora giden olmadı) Olay Ankara’da geçiyor aslında ama dizi için haliyle İstanbul’a uyarlanıyor.
Dizide de kitapta da baba karakteri çok pasif, her ikisinde de babanın önceki yaşantısına dair sıkıntıları vurgulanıyor. Kitapta babanın ilk eşinin ve oğlunun bir kamyon kazasında öldüklerini ve ondan sonra adamın hayata küstüğünü okuyoruz. Daha sonra adamı bu kadınla gönülsüz evlendiredikleri için bir türlü eski mutluluklarını yakalayamadıklarını görüyoruz. Erkek çocuğunun yasını tuttuğu için kadın ona yeniden bir erkek çocuk verme umuduyla yedi tane doğum yapıyor ama hepsi de kız oluyor hatta bunlardan öncekiler bakımsızlıktan, ilgisizlikten ölüyor bile. Kadının kızlarına karşı siniri aslında bu yüzden, Safiye’nin kardeşlerine düşkünlüğü de onlar da diğerleri gibi bakımsızlıktan ölmesin diye. Anneleri lakap takıyor kızlarına, dizide de zaman zaman yer veriliyor bunlara, Safiye “Deli Dudu”, Gülben “Pis Südüklü”, Neriman “hom hom kız” Ama kitapta görüyoruz ki kadının annesi de vakti zamanında ona isim takmış “buruk kız” gerçekten adına yaraşır bir şekilde tuhaf bir havası var kadının. Ama görünen o ki ta anneannelerinden gelme rahatsızlıklar var. Nasıl olmasın ki? Bir anne nasıl yetiştirirse çocuklarını, o da öyle yetiştiriyor kendi evlatlarını. Burada tam bir kısır döngü okuyoruz ve izliyoruz. Anneleri yüzünden hayatları mahvolan, kadın olmaktan utanır gibi yaşayan, cinselliği çok kötü, ayıp sayarak yaşayan kardeşler seyrediyoruz.
Kitapta dizinin aksine Neriman topluca bir kız, devlet memuru… İş yerinden biriyle evlenmeye karar veriyor ve istemeye geldikleri günü tahmin edebilirsiniz sanırım. Zaten bu süreç, temizlik olayı neredeyse altı ay kadar sürüyor. Safiye çocuğun annesini ellerini yıkamadığı gerekçesiyle evden kovuyor. İsteme gününde olanlardan sonra çocuktan ayrılıyor, babaları hastalanınca Neriman da o işten ayrılmak ve babasına refakat etmek zorunda kalıyor. Safiye ve Gülben evden çıkamadığı için Neriman psikiyatristi evlerine götürüyor ve Gülseren Budayıcıoğlu alttan giriyor, üstten çıkıyor Safiye’yi yola getiriyor. Ordan sonra da Safiye ile ilgili detaylı bilgiler okuyoruz.
Safiye kendinden iğrenmeye 11 yaşında regli olduğunda annesinin tepkisinden sonra başlamış. O sırada annesi fasulye yemeği yapıyormuş ve “sen cenabetsin” “azdın mı bu yaşta” diye mutfaktan çıkarmış onu. Safiye’nin hala en zor yaptığı yemek fasulyeymiş ve o kadar çok yıkamasının sebebi buymuş (diziyi izleyenler fasulye yıkadığı sahneleri de hatırlarlar) Liseyi bile annesinin yüzünden bitirememiş. Çünkü dizideki Naci, kitapta Mehmet karakteri ile karşımıza çıkıyor… Hoşlanıyorlar birbirlerinden ama anne buna izin verir mi? Durakta birlikte beklerken Safiye birden annesini görüyor ve Mehmet’i uzaklaştırmaya çalışırken otobüs çarpıyor ve Mehmet oracıkta ölüyor. Bu olaydan sonra annesi çok dövüyor Safiye’yi ve o sırada kalp krizi geçiriyor. Ölümüne kadar Safiye ona bakıyor ama tabii ki yaranamıyor, ölüm döşeğinde bile beddualarını kesmiyor, Safiye de kendini hep uğursuz sayıyor o yüzden.
Kitapta yıkama işlemi üç kez yapılıyor, dizide hep birlikte dörde tamamlıyoruz. Kitapta aslında çok pisler, yıkanmıyorlar, kir belli etmesin diye koyu renk kıyafet giyiyorlar, ama dizide sürekli duştalar. Ama su faturası çok yüksek geliyor, hatta sayaç değiştirmeye geliyorlar. Dizide de, kitapta da var bu sahne.
Gün geliyor babaları da ölüyor. Ama neyseki ölümünden üç gün önce seanslarında etkisiyle kızları ziyaretine gidebiliyor. Ölümünden bir sene sonra da gece saatinde gelen bir araçla çöp daire boşaltılıyor. Babaları ölünce evi mütahite veriyorlar, başka bir apartmana taşınıyolar ve inanır misiniz hiçbir eşya almıyorlar.
Neriman ona aşık olan çocukla evleniyor. Evlenir evlenmez çocuğu oluyor, adı Can.
Gülben apartman komşularından birinin erkek kardeşi ile evleniyor. İki yıl önce eşini kaybetmiş, çocuğu olmayan, Gülben’den dokuz yaş büyük, kabzımal, yakışıklı, varlıklı bir adam… Ama huy kolay değişmiyor demek ki; evlendikten sonra kocası onu doktora titizliği yüzünden tekrar getiriyor. Safiye Can’a çok düşkün ve günde 4-5 saat kimsesiz çocukların kaldığı bir yuvada gönüllü anne olarak çalışmaya başlıyor.
Bakalım dizi kitaba ne kadar sadık kalacak izledikçe göreceğiz? Kitaptaki diğer olaylar da en az bunlar kadar ilginç. Şans vermelisiniz mutlaka.
İyi okumalar.