içinde

Annem Gidince Anladım

Annem hep şöyle derdi; “Hayata devam edebilmek için geçmişi arkada bırakmak gerekir.” Forrest Gump

“Hayata devam edebilmek için geçmişi arkada bırakmak gerekir” demişler ya, benim annem de hep şunu söylerdi;
“Geçmişini öyle güzel kurgula öyle güzel insanlara ada ki bugün ve gelecekte rahat edesin”.

Şimdi, “hangisini yapmak gerekiyor annem?” diye soracak tecrübeye (?) geldim ama ne yazık ki annem gitmişti.

Geçmişte uğruna verdiklerimle kusurlarımı biriktirenlerin, aynı değerde birikmişler arasında olmasının, ne kadar acı olduğunu şimdi öğrendim.

“Yüzündeki çizgilerinle, saçında ki beyazlarla benim için eskisinden daha güzelsin” kısmını yaşarken bile “geçmiş geçmemiş işte”, dedirten ihanet çemberinin arasında, boğulmamak için ayakta kalmaya çalışmak gibi bir karabasanda kalıverdim kimi zaman.

Hepsi ve daha fazlası az sonra der gibi hayat.

Geçen yıl “Anneler günü”nde, annemin sıcak kucağında olamadım diyerek hüzünlenen gözlerime, “babamın gidişi” ile bir başka yoksunluğun çıkması süprizi mi şimdi hayat?

Gamlarla acabalarla yok daha nelerle seyrederken geçmişi, birden beliriveren krizlerde, yıkılmadan direnivermek ve tevekkül içinde kalıp beklemek mi hayat?

Gerçek ne mesela? “Uğruna sus pus olduğun, gerçeklerin konuşulmasının, yıkıp alabora olacağı hayatlara saygından, vefandan, susuyor olmak” mı hayat?

“Vurdu ve vurmaya devam ediyor” dediğin, kör fırtınalara karşı tüm nefesinle üfleyip karşı koymaya çalıştığın, akla ziyan kalışların mı hayat?

“Annem yok artık evet ama artık babam var” diye kandırmaya çalıştığın bir masum “yalancık” mıydı hayat?

“Acımadı ki acımadı ki” diye tekrarladığın nakaratların sahteliği mi hayat?

Babanı da alıp giden, serüvenin en heyecanlı en sonu merak edilen yer sandığın anında, tamamen yalnız kalmak mı hayat?

Ne garip… Sorup bunları tecrübe etmeden öğrenebileceğin, bir rehberin de yok artık.

“Yok artık, Türk filmi mi lan bu?” dediğin, inanılması güç senaryonun survıvorumusun sen?

Google dan soracak kıvama getirilmiş bir dünya da yaşıyor olmak, biraz fazla komik değil mi?

“İnsanlar inançsız, insanlar güvensiz, insanlar karamsar” demekten ve “ne yapalım en iyi olan mevcut olan daha iyisi yok işte” korkaklığından sıyrılıp, hamle yapmak zamanı gelmişken mesela…

Mesela, titreyip kendine gelebilecek onlarca sebebin varken herşeye rağmen.

Hala takılıp kaldığın kötü tecrübeler ve insan sanıp sarıldığın kazulet bedenler kırdıysa da umudunu…

Yılma yıkılma ve tek başına kalsanda hayatta, aydınlığa kavuşacağın hamleleri denemeye, umut etmeye devam et dememeli mi insan?

Belki dün çok güzeldi.
Bugün berbat.
Ama yarın bilinmiyor ki.

Belki bunca biriktirdiklerin arasında sana verilecek ödüle koşuyorsun…

Belki çıkan fırtınalar güvertende ki pislikleri dışarı atman için sana bir fırsattı ve attın.

Belki yola devam ederken okyanuslar gibi görünen masmavi enginliği sana bu fırtınalar verdi.

Güverten de ki pislikler sana engeldi.

Hepsinden önemlisi bugün seninle ve asıl bugün yanında olanlar seni gerçekten sevdi…

Annen gibi.
Canın gibi.
Sadece sevdi.
Beklemedi verdi.
Almadı verdi.
Mazeretlerle değil, seninle yeşerip yeşertti.

Kimse annen gibi sevmedi belki ama bazıları hep iyi ol diye seninleydi.

İyi insanlar ve iyi şanslar.

Var işte onlar da varlar…İyi ki de varlar.

Anne özlemi yaşayanlar için anneleri yanında olanlar, hadi kocaman sarılıp koklayın onları o koca yürekleri…

Bizim için kutlayıp öpün o güzel yürekleri.

Yazar Dr Gökhan Ürkmez

Tıpta Alternatiflerin ihmal edilmemesine inanan bir berduş

Bir yanıt yazın

Günümüze Uyarlanan Efsaneler – Napolyon

Ben Karmaya İnananlardanım