
Hayatın belirli dönemlerinde insanın iç sesi daha çok konuşur. “Ben kimim?”, “Nereye gidiyorum?”, “Bu hayatın anlamı ne?” gibi sorular bazen bir an, bazen bir ömür eşlik eder bize. İşte tam böyle bir dönemde elime geçen bir kitap oldu Siddhartha. Ve diyebilirim ki, sadece bir roman değil; bir iç yolculuk, bir aynaya bakış, bir sessiz uyanış yaşattı bana.
Kitabın ana karakteri Siddhartha, Hindistan’ın kadim topraklarında doğmuş, bir Brahman ailesinin evladı. Bilgili, disiplinli, sevilen bir genç. Fakat o, öğretilenlerle yetinmeyen, yaşayarak öğrenmek isteyen bir arayış insanı. Bildiklerinden kuşku duymasıyla başlıyor yolculuğu. Önce çilecilerle yaşıyor, ardından dünyevi zevklere ve ticarete yöneliyor. Herkesin “doğru” bildiği ne varsa tek tek deniyor. Ama gerçek dinginlik, hep bir adım ötede kalıyor. Yani bu, sadece bir ruhani yolculuk değil; bir insanın yaşamı bütün yönleriyle tanıma çabası. Çileyle, aşkla, kayıpla, yalnızlıkla ve en sonunda – belki de en başında – doğayla yeniden bağ kurma hikâyesi.
Bu kitap beni derinden etkiledi. Çünkü Siddhartha’nın yaşadıkları bize çok uzak değil. Bugünün hızlı, tüketici, sorgulamadan devam eden dünyasında, birçok insanın içten içe yaşadığı tatminsizliği ve yönsüzlüğü anlatıyor bu kitap. Bir yerde şöyle diyor Siddhartha: “Bilgi aktarılır; ama bilgelik aktarılmaz. O, ancak bulunur.” Bu cümle beni uzun süre düşündürdü. Çünkü biz çoğu zaman başkalarının sözlerine, sistemlerin bize sunduğu cevaplara sarılıyoruz. Oysa gerçek cevaplar, dışarda değil; içerde.
Kitap boyunca Siddhartha’nın yolu defalarca değişiyor. Düşüyor, pişman oluyor, hazlara kapılıyor, sonra tekrar arıyor… Bu yönüyle kitap bize şunu fısıldıyor: “Kendi yolunuzu yürümekten korkmayın. Kaybolmak da bu yolun bir parçasıdır.” Bence bu kitap, doğruların kitabi bilgiyle değil, bizzat yaşanarak içselleştirildiğini anlatan çok güçlü bir eser.
Kendine “Hayat bu kadar mı?” diye soranların, ruhsal bir arayış içinde olduğunu hissedenlerin, minimalizme veya içsel sadeleşmeye ilgi duyanların bu kitaptan çok şey alacağına inanıyorum. Felsefi metinlerden hoşlanan ama aynı zamanda akıcı bir anlatım bekleyen herkes için Siddhartha okunması gereken bir kitap. Kalın bir kitap değil, yaklaşık 150 sayfa ama etkisi insanın içinde uzun süre kalıyor. Her dönemde başka bir yerinden yakalıyor sizi.
Hermann Hesse, bu romanla Doğu felsefesiyle Batı düşüncesini şiirsel bir dille buluşturuyor. Eğer kendi iç sesinize kulak vermek, kalbinizin sesini duymak isterseniz, Siddhartha bu yolculukta size eşlik edecek en sade ve en derin kitaplardan biri olacak. Şahsen ben, her okuyuşumda başka bir “ben” ile karşılaştım.
Sen de bir dur, oku ve kendi sesini dinle… Belki aradığın cevap bir cümlede, belki bir sessizlikte gizlidir. Tavsiye ederim, mutlaka okumalısınız.