Türkiye’nin Bilim Simgesi Ord. Prof. Cahit Arf Kimdir?

Türkiye’nin Bilim Simgesi Ord. Prof. Cahit Arf Kimdir?

Cahit Arf, adını duyduğumda yalnızca bir matematikçi değil, insana ilham veren bir karakter olarak beliriyor zihnimde. Onu farklı kılan şey, tahtaya tebeşirle yazdığı formüllerden çok, insanlara bıraktığı duyguydu. 1910 yılının Ekim ayında Selanik’te dünyaya geldiğinde, kimse ileride Türkiye’nin bilim sembollerinden biri olacağını bilemezdi. Çocukluğu savaş göçleriyle geçti; bu zor yıllar belki de onda sabrı öğretti. Çünkü o ileride “matematik esas olarak sabır olayıdır” diyecekti.

Paris’te aldığı eğitimden sonra 1932’de ülkesine dönmeyi seçti. Oysa rahat bir hayat için Avrupa’da kalabilirdi ama o tercihini öğrencilerinden yana yaptı. İstanbul Üniversitesi’ndeki sınıflarda, Robert Kolej’in koridorlarında, ODTÜ’nün genç kampüsünde hep aynı şey oldu: Öğrencileri onunla matematiğin yalnızca bir bilim değil, bir düşünme biçimi olduğunu keşfetti. Bir öğrencisinin anlattığına göre, “Hocamız derste sonucu değil, yolu anlatırdı. Yanlış yaptığınızda kızmaz, ‘buraya kadar geldin ya, işte önemli olan da bu’ derdi.” Bu yaklaşımı sayesinde matematik, çoğu öğrenci için korkulan değil, merak edilen bir alan haline geldi.

Cahit Arf’ın özel hayatı ise çoğumuzun bilmediği kadar sade ve gösterişsizdi. Büyük aşklardan bahsedilmez onun için; çünkü o hayatını bilime, öğrencilerine ve düşünmeye adadı. Buna rağmen soğuk ya da mesafeli bir insan değildi. Arkadaşları arasında esprili, zaman zaman muzip bir kişiliği vardı. Bir problemi çözmek için saatlerce sessizce düşünür, sonra aniden basit bir çözümle ayağa fırlayıp çocukça bir sevinçle paylaşırdı. Onu tanıyanlardan biri “Bir teoremi çözdüğünde yüzünde gördüğümüz gülümseme, bir çocuğun oyuncağını bulması gibiydi” diye anlatır.

Bilim dünyasına kazandırdıkları ise zamanın ötesine geçti. Arf Halkaları, Arf Değişmezleri ve Arf Kapanışları bugün hâlâ matematikte kullanılan kavramlar. Dünyanın farklı köşelerinde akademisyenler bu kavramlarla uğraşırken, bizler onun sabırlı ve inatçı zihninin izlerini görüyoruz. 1960’lı yıllarda TÜBİTAK’ın kurulmasında oynadığı aktif rol, onun yalnızca bir teorisyen değil, bilimin Türkiye’deki geleceğini inşa etmeye çalışan bir öncü olduğunu da gösteriyor.

Hayatının son yıllarında, 1997’nin Aralık ayında hayata gözlerini yumduğunda geride yalnızca akademik makaleler değil, sevgiyle anılan bir insan kaldı. Cenazesinde öğrencilerinin gözyaşları, hocaya duyulan saygının en büyük kanıtıydı. Bir öğrencisi, “Onun yanında matematiği öğrenmekten çok, insan olmayı öğrendik” diyerek hocasının gerçek mirasını özetlemişti. Ve ardından, 2009 yılında cebimize giren yeni banknotlarla birlikte yüzünü 10 TL’nin üzerinde gördüğümüzde, aslında bu ülkenin bir bilim insanına verdiği değeri hepimiz yeniden hissettik.

Benim en çok hayran olduğum tarafı, tüm bu başarılarına rağmen mütevazılığını hiç kaybetmemesidir. Ne şöhreti aradı ne de makamları. Ona göre bilim, şan için değil insanlık için yapılmalıydı. Bugün geriye dönüp baktığımda, gösterişten uzak ama kalıcı bir etki bırakmanın ne demek olduğunu onun hayatında görüyorum. Sessizliğiyle, sabrıyla, bilime olan sadakatiyle Cahit Arf, yalnızca bir matematikçi değil; hepimize yol gösteren bir ilham kaynağıdır.

Selin Aras

Edebiyat denemeleri, Kültür-Sanat, Kitap yorumları

Dinle00:00
1.0x

Yazıya yorum bırakın

Takip Edin
Arama Trend
Rastgele Yazılar
Yükleniyor

Oturum açma 3 saniye...

Kaydolma 3 saniye...