içinde

Karanlıkta Aydınlanma İçin Karanlıkta Diyalog Kurun

Empati… Şükür sebebi… Aslında tam anlamıyla bir hayat tecrübesi… Belki biraz da ön yargıları kırma imkanı…Fazlasıyla sıradışı, kelimelerle anlatılamayacak kadar değişik bir deneyim … KARANLIKTA DİYALOG… Burada sizi neler mi bekliyor?

Yaklaşık 90 dakika boyunca tamamen karanlık bir ortamda, görme engelli bir rehber eşliğinde yeni bir keşfe başlıyorsunuz. Girişte elinize beyaz bastonlarınız veriliyor ve yaşayacağınız deneyim hakkında kısaca bilgilendiriliyorsunuz. Yanınıza ışık yapabilecek telefon, saat gibi herhangi bir şey alamıyorsunuz. Sadece bir miktar para almanız tavsiye ediliyor ve zifiri bir karanlığın içinde elinizde bastonla kalakalıyorsunuz. Bu karanlık gözünüzü kapatıp da anlayabileceğiniz bir karanlık ya da körebe oynarken gözünüze bağladığınız bezin sağladığı karanlık gibi de değil üstelik. Etrafta ışık namına hiçbir sey kalmayınca kendinizi göremeyen birinin gündelik maceralarından bir kesitin içinde buluveriyorsunuz.

Rehberiniz size parkur boyunca eşlik ediyor, o elinin içi gibi biliyor parkuru… Hemen isimlerinizi ezberliyor, ara ara sağ baştan sayar gibi saydırıyor ki karanlıkta kayıplar yaşanmasın… Normal şartlarda görenler daha çoğunlukta ama orada rehberinizin karşısında azınlık hissediyorsunuz kendinizi. Ve işte görme engellilere karşı büyük bir saygı başlıyor o anda… Hem hayata hem de diğer insanlara bakış açımızı değiştiren, bizlere farklı bir perspektif gösteren bu etkinlik durup düşünmemizi ve bir şeylerin farkına varmamızı sağlıyor.

İlk girdiğiniz anda, sanki görebilecekmişsiniz gibi sağa sola bakınıyorsunuz ama görebileceğiniz tek şeyin karanlık olduğuna ikna olunca rehberinizin komutlarına bırakıveriyorsunuz kendinizi. O anda ona kendinizden bile çok güveniyorsunuz. İlk başlarda duvarı takip ederek yürüyorsunuz. Fakat duvar bittiğinde, bir boşluğa düşünce işte o zaman hissettikleriniz tarifsiz oluyor. Kaybolma korkusu, önüne bir şey çıkacak telaşı hepsi birbirine karışıyor. Çukur, basamak gibi sizi zorlayacak herhangi bir engelin olmadığı konusunda uyarılsanız da, rehberiniz “dümdüz yol, koşabilirsin” dese de bırakın koşmayı, yürümeye zor  cesaret ediyorsunuz.

Bir parka gidiyorsunuz, kuş cıvıltıları, çocuk sesleri herşeyi duyuyorsunuz ama kendinize oturacak bir bank bulamıyorsunuz.

Bir manava gidiyorsunuz, tezgahtaki herşeyi dokunarak tanımaya çalışıyorsunuz. Kabakla salatalığı ayırt etmeye çalışıyorsunuz birbirinden.

İstiklal Caddesi’nde tramvaya biniyorsunuz, kendinize koltuk arıyorsunuz. Bulamadığınız yerlerde rehberiniz size yardım ediyor, hem de “Kör müsün, görmüyor musun bir sürü yer var” diyerek eliyle koymuş gibi buluyor yerleri. Arkada tramvayın zilini, akbil seslerini, sokak çalgıcılarını, bir sürü ses duyuyorsunuz… Bu esnada hayal kurmanızı ve kurduğunuz hayalleri anlatmanızı istiyor sizden. Bizim ekipten kimse cümle kuramadı. Zira ben kendi adıma bu zamana kadar gördüklerimi anlatmaya utandım…

Vapura biniyorsunuz, vapur hareket ediyor, Kadıköy’e geçtiğinizi anlatıyor rehber… Vapurda kitap okuyorsunuz. Görme engellilerin görenlerden daha çok kitap okuduklarını öğreniyorsunuz. (Tramvayda yer bulamayanlar ceza olarak vapurda şarkı da söylediler, bunlardan biri de bendim J Bir de işitme engelli yapacaktım insanları; neyse ki herkes eşlik etti birbirine de arada kaynadım gittim.) Bu sırada rehberimiz kendi yazdığı şiiri paylaşıyor bizimle. ben de sizlerle paylaşmak istiyorum…

Sinemaya gidiyorsunuz, yine koltuk bulma sorunu yaşıyorsunuz ama nispeten biraz daha tecrübelisiniz. Görme engelliler için diyaloglar haricindeki bölümleri dolduran bir dış sesin, olayın geçtiği mekân, zaman, karakterler ve  sessiz gelişen olayların betimlenerek görünüm ve duygularını anlatmasından oluşan betimlenmiş bir film izliyorsunuz.

Sonra da cafede oturuyor, sipariş veriyorsunuz, alışveriş yapıyorsunuz. Ve tabi ki çalışanlar da görme engelliler… O sırada rehberinize merak ettiğiniz bütün soruları soruyor, içtenlikle cevap alıyorsunuz. “Paraları nasıl tanıyorsunuz?” sorusuna “Para görünce gözümüz açılıyor” gibi esprili cevaplar alıyorsunuz. Görme engellilerin %70’i sonradan engelli oluyormuş, bizim rehberimiz Abidin Bey de onlardan biri. 30 yaşında ameliyat sonucunda göremez hale gelmiş ve sadece %2’lik oranda topluma karışanlardan biri olmuş. “Görüp görebileceğiniz son karanlık bu olsun” diyerek çıkışa yönlendiriliyorsunuz. Bir toplu iğne ucu gibi görünen ışık o anda sizi inanılmaz rahatlatıyor. Dışarı çıktıktan sonra bir müddet gözünüz ışığa alışamıyor. Bu sıradışı deneyimin etkisinden de günlerce çıkamıyorsunuz. Parkurun gözle görülür halini ve  içerideki hallerinizi de merak ediyorsunuz bir müddet.

Eğer siz de bu deneyimi yaşamak, görmenin yeni yollarını bulmak istiyorsanız Karanlıkta Diyalog Sergisi’ne uğrayabilirsiniz. Hemen karşısında da Sessizlikte Diyalog var, yakında orası hakkındaki görüşlerimi de sizinle paylaşacağım. Her ikisi de Gayrettepe Metro İstasyonu’nda… Merak edenlere duyurulur.

Yazar Asuman ATAGÜN

Siz Ve Biz Blog Editörü
İngilizce Öğretmeni - İstanbul
Rüzgar esiyorsa bırak söğüt düşünsün. Çınara zaten bir şey olmaz.

Bir cevap yazın

beynim firarda

Beynim Firarda!

Kuyucaklı Yusuf

Kuyucaklı Yusuf