Kaç kere öldüğümü, kaç kere öldürdüğünü saymadım. Bir silah tutuşturdum eline, her yeni güne bir kurşun daha diyerek başladım. Deliliğim de tam burdan gülümsüyordu, bin kere ölsem, bin kere patlasa göğüs kafesim, acımadı ki diye bağırarak dolaşıyordum sokaklarda. Çünkü, sadece senden gelen sevgiye değil acıya da hayrandım. Pek inanmazdın ama seninle her daim mutsuzluğa da vardım.
Kalbinde ki kadın olamadım, kalbini geçtim, yanında ki kadın dahi olamadım. İzleyemedim seni uzun uzun, şiirler yazdım hiçbirini okuyamadım bakıp gözlerinin içine. Sen benden bir kere gittin, ben bin kere girdim umutsuzluğumla boyadığım tabutların içine. Bilmezsin ama kalbim diye severdim seni, kim diye soranlara, kalbim derdim, o benim kalbim. Zoruma giden de bu ya işte, kalbim dediğim insan nasıl oluyor da paramparça ediyor ufacık kalbimi. Ufacık biliyorum çünkü küçük ellerim, kaybolurdu avuçlarının içinde bilirsin.
Oysa çok isterdim, bu kadar hissederek yazmamayı, yanımda olmanı, kalbinde olmayı ve öylesine kurmayı bu cümleleri. Kurmaca olmasını bu metnin, okumayı isterdim, gülerek. Ama sana olan merhabalarım bile gözyaşıyla dolu. Seni çok seviyorum Sevgili Sevgilim, Kalbim; özür dilerim seni çok sevdiğim için. Çünkü mutlu etmiyor bu seni, her geçen gün biraz daha boğuluyor, sıkılıyorsun. Seni bana yakınlaştırması gerekirken bu sevginin, aramıza aşamayacağım dağlar, yollar sokuyor. Her şeyim olman gerekirken, her şeyin olmam gerekirken yabancılaşıyoruz birbirimize. Yoldan geçen biri oluyorum senin için, bir zamanlar babana dönüp sevdiğim kadın diye bahsettiğin insan değil. Nasılsın sorusuna, iyiyim diye cevap verdiğin biri oluyorum senin için, ne yaptığını, nasıl olduğunu, hastalanınca gelip elini yüzünü yıkadığın insan değil.
Öylesine biriyim ben artık, sevdiğin kadın değil.