“YALNIZLIK
Yalnız kaldınız sanırsınız,
Biliyorum.
Yalnız bırakılmışsınız,
Biliyorum.
Ötesi yok.”
Aslında var Özdemir Asaf’ın da dediği gibi:
“Ötesi var;
Yalnızlık
Müziğin bile seni dinlemesidir.
Yalnızlık
İnsanın kendine mektup yazması
Ve dönüp dönüp onu okuması
Yalnızlığın da ötesidir.”
Tamam “Ruh Eşi” denilen olguyu yakalamak;
Kalbini, düşüncelerini açtığın,
Kusurunu-kusursuzluğunu, iyiliğini-kötülüğünü, dostluğunu-düşmanlığını, çocukluğunu-yaşlılığını “Bir”i ile yaşamak!
Kabul ediyorum şu kainatta cenneti yaşamak.
Ama ya böylesi denk gelmezse!!!
O zaman ne yapalım?
Denk gelenle mi yetinelim sırf yalnız kalmayalım diye.
O “Bir”i yerine koyduğun “her kimse”
Sevgisinin, aşkının, dostluğunun kırıntısıyla mı idare edelim yalnız kalmayalım diye.
Neden bu kadar korkalım ki yalnızlıktan?
Tercih edemez miyiz?
Tercih edilmiş yalnızlık ibaresini koyamaz mıyız hayatımıza?
Kırılmamak için, güvenli alan oluşturmak için, ya da kırılıp daha güçlü olabilmek için kendimize bir nefeslik yalnızlık alamaz mıyız?
Ya da olgunlaşmak için??
Ya da sadece istediğin için!!!