Bir Kadın Nasıl Kaybedilir?

Kaybetmek çoğu zaman fark etmeden başlar… Sessizlik, ilgisizlik ve unutulan küçük ayrıntılarla.

Bir kadını kaybetmek öyle sanıldığı gibi tek bir yanlış adımın ya da büyük bir kavgayla söylenmiş ağır sözlerin sonucu değildir. Çoğu zaman sessizce, fark ettirmeden, hayatın içindeki küçük ama tekrar eden ihmallerle başlar. Bir kadını kaybetmek, sevmediğin için değil; sevdiğini hissettirmediğin için gerçekleşir.

Bir kadın gözleriyle konuşur. O gözlerdeki ışığı fark etmediğinde, kalbinde taşıdığı duyguları duymadığında, yavaş yavaş içindeki kapılar kapanır. Bir kadın kalbiyle sever; ama o kalbi sıradan görür, güvenini hafife alır, varlığını olağan sayarsan, bir gün bakarsın ki sessizce elinden kayıp gitmiştir.

“Bir kadını kaybetmek için bağırmana gerek yok, sessizliğin yeter.” diyor Paulo Coelho. Çünkü bir kadının en büyük korkusu ilgisizlik ve unutulmuşluktur. Saçına düşen yeni bir rengi fark etmediğinde, aldığı yeni elbiseyi görmeden geçtiğinde, onun yorgun bakışlarına gözlerini kapadığında kayıp başlar. Birlikte içilen kahvenin soğuyup masada unutulması, günlerdir yanıtsız kalan mesaj, unutulmuş bir doğum günü… Bunların hepsi küçük gibi görünen ama kalpte büyük boşluklar bırakan ayrıntılardır.

Bir kadını kaybetmek için ona ihanet etmen gerekmez. Yeter ki ilgisiz ol. Onu önceliklerin arasında sayma, hayallerini önemseme, hislerini küçümse. Bir kadın kendini önceliklerinde göremediğinde, yavaş yavaş senden uzaklaşır. Ve en tehlikeli an şudur: bir kadın susuyorsa, artık içinde çok şey kırılmıştır. Çünkü kadın öfkesini dile getirdiği sürece hâlâ umudu vardır. Ama sustuğunda, sorun artık büyümüş, kalbinin kapıları kapanmaya başlamıştır.

Jean-Paul Sartre, “Cehennem başkalarıdır” demişti. Bir kadın için cehennem, en yakınının yanında bile yalnız hissetmektir. Aynı masada otururken gözlerinin telefona gömülmesi, yan yana yürürken zihninin başka yerde olması, aslında farkında olmadan onu kaybettirir. Çünkü bir kadın için en büyük yalnızlık, yanında olduğu halde yok sayılmaktır.

Oscar Wilde, “Sevgi, dikkatle beslenmeyen bir çiçek gibidir, kurur.” demiştir. Kadın da böyledir; ilgisizlikle solmaya başlar. Gülüşünü, sözlerini, hatta sessizliğini bile beslemen gerekir. Aksi halde, o sessizlik bir gün en yüksek çığlığa dönüşür: gidişe.

Bir kadını kaybetmek çoğu zaman “hep yanımda olacak” sanmaktan geçer. Oysa hiçbir kalp sonsuza kadar karşılıksız kalamaz. Sessizlikte büyüyen kırgınlık, görmezden gelinen anılar, unutulan küçük detaylar bir gün sabaha karşı büyük bir vedaya dönüşür. Giderken belki arkasına bakmaz, çünkü çoktan gitmiştir aslında.

Ama bir kadını kaybetmemek için mucizelere gerek yok. Büyük jestler değil, basit şeyler tutar onu: soğuyan çay yerine beraber içilen sıcacık bir kahve, bir “Nasılsın?” sorusu, kalpten bir sarılış, gerçekten dinleyen bir bakış.

Unutma! Bir kadını kaybetmek düşündüğünden çok daha kolaydır. Görmezden gel, önemseme, sessiz kal. Ama kazanmak için yapman gerekenler de o kadar basittir: fark et, değer ver, hissettir. Çünkü bir kadın, kendisini gerçekten görene asla sırtını dönmez.

Eral Sönmez

Psikolog, Tur Rehberi, Stratejist, Yaşam Koçu, Kültür Araştırmacısı

Dinle00:00
1.0x

Yazıya yorum bırakın

Önceki Yazı

Sonraki Yazı

Takip Edin
Arama Trend
Rastgele Yazılar
Yükleniyor

Oturum açma 3 saniye...

Kaydolma 3 saniye...