İçsel Dengenin Sırrı: Eril ve Dişil Enerji

İçsel Dengenin Sırrı: Eril ve Dişil Enerji

Hepimiz hayatın içinde görünmez bir denge ararız. Bazen aklımızla hareket ederiz, bazen kalbimizi dinleriz. Kimi zaman kararlı, güçlü ve mantıklı oluruz; kimi zaman sezgilerimize, yaratıcılığımıza ve akışa bırakırız kendimizi. İşte bu iki farklı yönümüz, kadından ya da erkek olmaktan bağımsız, içimizde taşıdığımız eril ve dişil enerjilerdir.

Eril enerji daha çok mantığı, düzeni ve hedefe odaklanmayı temsil eder. Gücü, iradeyi ve sınır çizmeyi beraberinde getirir. İş hayatında karar verirken ya da bir hedefe ulaşmak için disiplinle çalışırken eril enerjimiz devrededir. Ancak tek başına eril enerjiyle yaşamak bizi katı, sert ve duygulardan uzak bir noktaya taşıyabilir.

Dişil enerji ise akış, sezgi ve yaratıcılıkla ilgilidir. Sezgisel bilgelik sayesinde hayatın yönünü kalbimizin sesini dinleyerek buluruz. Yaratıcılığımızı harekete geçirir, sanatın ve ilhamın kaynağına ulaşırız. Aynı zamanda dişil enerji bize şefkati, kabullenişi ve yaşamın doğal ritmine güvenmeyi öğretir. Ancak aşırı dişil enerji de sınır koyamama, kararsızlık ve savrulmuşluk getirebilir.

Gerçek güç, bu iki enerjinin uyumunda saklıdır. Bir girişimcinin hayalini planıyla buluşturması başarıya giden yoldur. Bir ilişkide sevgi ve güven bir araya geldiğinde bağlar güçlenir. Günlük yaşamda da sezgimizi mantığımızla, akışımızı disiplinimizle dengede tuttuğumuzda kendimizi daha bütün hissederiz. İlişkilerde de bu denge çok önemlidir; çünkü iki kişinin de aşırı eril ya da aşırı dişil olması bir noktadan sonra çatışma ya da savrulmuşluk yaratır. Oysa birbirini tamamlayan, gerektiğinde yön gösteren, gerektiğinde teslim olan bir uyum, hem güveni hem tutkuyu besler.

Benim gözlemim şu ki, mutluluğu getiren şey “kim daha baskın olmalı” tartışması değil, her iki tarafın da gerektiğinde hem eril hem dişil olabilmesidir. Çünkü hayat sabit değildir, sürekli değişir. Bazen korumak gerekir, bazen teslim olmak; bazen mantığı dinlemek gerekir, bazen kalbi. İşte ilişkilerdeki gerçek olgunluk da bu akışı kabullenmekle başlar.

Bu konuyla ilgili okuduğum David Deida’nın “Eril Adamın Yolu” kitabında geçen şu cümle bana çok şey düşündürmüştü: “Bir ilişki, taraflardan biri kendi öz enerjisini bastırdığında değil, onu özgürce yaşadığında derinleşir.” Bu bakış açısı bana, kendi enerjilerimizi tanımanın ve kabul etmenin aslında partnerimize verebileceğimiz en büyük hediye olduğunu hatırlattı. Bu kitabı özellikle eril-dişil dengeyi daha iyi anlamak isteyen herkese tavsiye ederim.

Selin Aras

Edebiyat denemeleri, Kültür-Sanat, Kitap yorumları

Dinle00:00
1.0x

Yazıya yorum bırakın

Takip Edin
Arama Trend
Rastgele Yazılar
Yükleniyor

Oturum açma 3 saniye...

Kaydolma 3 saniye...