Kendine Kendini Postalamak

Kendine kendini postalamak zor.
İnsan, en çok kendini kayırıyor.
Ben değilim öyle… bir kayırıp bir dövüyorum kendimi.
Aptal ettim kendimi .
Çok düşünmek, çok hissetmek değil mesele;
Sorun, ince düşünüp ince hissetmek.

Havalar ısınmış mesela, ama ben donuyorum.
Erik çıkmış.
Oruç tuttuğum bir yaz günü geliyor aklıma —
6, bilemedin 7 yaşındayım.
Mahallenin çocuklarıyla top oynuyorum.
Babam geliyor,
Yeni taşınmışız Kırıkkale’ye.
Annemle barışmış, eve dönmüş.
Annem işe sokmuş onu rafineriye.
Artık diğer babalar gibi her akşam geliyor elinde torbayla.
(Sadece 5 ay sürdü, belki o da değil.)

Erik getirmiş, en sevdiğim.
Koşarak giriyorum peşinden eve.
“Önce su iç,” diyor.
“Çocuklar tekne orucu tutar zaten. Su iş, sonra eriği vereceğim.”

Annem yok o anıda, ablam da yok.
Mutfaktayız, ikimiz.

“Susamadım,” diyorum.
“Bir erik bozar mı orucu?”
“Önce su,” diyor.
“Erik için bozamazsın.”

Nefsim için izin yok.
Ama su zaruri.
Tüm gün koştum top peşinde, sıcakta.
Bir günaha girilecekse, yaşam için zaruri olanla girilebilir diyor babam.
Su için.
Ama erik?
Yok.
Nefsime izin yok.

Nefs için, çocukluk bile mazur gösterilemez.

Şimdi…
Erik gibi oldu bu anı.
Oruçluyum yine sanki,
Ve nefsim istiyor.
Ama hayır —
Ben biliyorum hakikati.

Kelimelerim suyum.
O yüzden bozmuştum o orucu,
Çünkü hakikat susuzluktur.

Sonra… erik mevsimi geldi.
Nefs öne çıktı.
Ama biliyorum artık
Mevsimler geçici.
Mevsimlerle gelen her şey geçici.
Su kalır.
Hakikat kalır.

Ve ben,
bu defa biliyorum:
Nefsim konuşmak istiyor,
ama susmak da bir hakikat.
Anlatmak istiyor içimdeki çocuk,
ama bazen susarak konuşur insan.
Bu yüzden yazıyorum.
Yazmak: susarak konuşmanın en yüksek hali.
Kelimelerim su,
ben içiyorum.
Oruç bozulmuyor.

İdil Banu Özcan

Yazmak; susarak konuşmanın en yüksek hali

Dinle00:00
1.0x

Yazıya yorum bırakın

Önceki Yazı

Sonraki Yazı

Takip Edin
Arama Trend
Rastgele Yazılar
Yükleniyor

Oturum açma 3 saniye...

Kaydolma 3 saniye...