Kendi Eliniz Size Karşı Gelirse – Yabancı El Sendromu

Bir sabah uyandığınızı hayal edin… Eliniz yatağın kenarına sarkmış, sıradan bir manzara. Ama sonra bir bakıyorsunuz, eliniz sanki size ait değilmiş gibi hareket ediyor. Yastığınızı itiyor, üzerinizi açıyor, hatta yüzünüze doğru hamle yapıyor. Siz hiçbir şey yapmıyorsunuz, ama o inatla bir şeyler deniyor. O an kafanızdan geçen tek şey şu: “Benim elim bana karşı geliyor.” İşte bu garip tabloya verilen isim, Yabancı El Sendromu.

Kulağa film sahnesi gibi geliyor ama gerçek. Beynin sağ ve sol yarımkürelerini birbirine bağlayan korpus kallosum zarar gördüğünde, el adeta bağımsız bir karaktere dönüşüyor. Tıp dünyasında kayda geçmiş inanılmaz hikâyeler var.

Bunlardan biri 1990’lı yıllarda Amerika’da yaşandı. Beyin ameliyatı geçiren bir kadın, sonrasında elinin ona saldırdığını söyledi. Bir gece uyurken sol eli boğazına sarıldı ve nefes almakta zorlandı. Panikle diğer eliyle müdahale ederek kendi elini uzaklaştırmak zorunda kaldı. Doktorlar bunun gerçek olduğunu, kadının halüsinasyon görmediğini raporladı. Kadının eli, gün içinde de kapıları çarpıyor, giysilerini çekiştiriyor, hatta kocasına vuruyordu. Kadın sürekli elleriyle mücadele etmek zorunda kaldığı için evde eline eldiven bağlamak zorunda kalıyordu.

Bir başka hasta, markette alışveriş yaparken sağ eliyle ürünleri sepete koyarken, sol eli inadına aynı ürünleri geri raflara yerleştiriyordu. İnsanların şaşkın bakışları arasında kendi eliyle kavga ediyordu.

Bu sendrom aslında beynin ne kadar karmaşık olduğunu bize gösteriyor. Normalde sağ ve sol yarımküre uyum içinde çalışır. Ama bağlantılar bozulduğunda, sanki içimizde iki farklı kişi yaşıyormuş gibi bir tablo ortaya çıkıyor.

Üstelik popüler kültüre de taşmış. Stanley Kubrick’in Dr. Strangelove filmindeki karakterin istemsizce Nazi selamı vermesi doğrudan bu sendromdan ilham alınarak yazıldı.

Bir anlığına düşünün… Her gün güvenerek kullandığınız ellerinizden biri size ihanet etse, sizi sabaha kadar boğmaya çalışsa, hayatınız nasıl olurdu? Yabancı El Sendromu, beynimizin hala ne kadar gizemli ve ürkütücü sırlarla dolu olduğunu gösteriyor.

Yazar Eral Sönmez

Psikolog, Tur Rehberi, Stratejist, Yaşam Koçu, Kültür Araştırmacısı