içinde

Zülfü Livaneli’den Gölgeler

Vakti zamanında bloğumuzda “Okunması gereken kitaplar” yazısı yayımlanmış ve aralarında Zülfü Livaneli’nin “Gölgeler” kitabına da yer verilmişti. Okuyup yorumlamayı bir borç bildim ve kitap hakkındaki düşüncelerimi sizlerle paylaşayım istedim.

Zülfü Livaneli’yi hem sanatçı hem de yazar kişiliğiyle çok sevmeme rağmen son iki kitaptır – Elia ile Yolculuk ve Gölgeler- beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Okuyanlar ne diyecek, bana katılacaklar mı bilmiyorum ama yarısından fazlası resim olan bu kitabı, kurguca çok başarılı olsa da okuyucu olarak beni çok da tatmin etmedi açıkçası.

Kitabın adıyla başlayalım. Neden Gölgeler? Çünkü kitapta ünlü şair ve yazarların mahlasları canlanmış ve konuşuyorlar. Aslında yazarın Konstantiniyye Oteli kitabının bir bölümünün yeniden canlandırılması. Böyle bir fikir çok hoş, Atatürk’ten Sabahattin Ali’ye bir sürü ünlü yazar ve şairlerin hayatlarına değiniyorsunuz kitap boyunca. Gerçi kitap boyunca derken biraz abartmış gibi hissettim kendimi, zira kitap hepi topu 101 sayfa, yarısının da çizim olduğunu sayarsak ne kadarına değinmiş oluruz siz hesap edin. Kitaplar hakkında olumsuz yorum yapmayı sevmiyorum ama böylesi bir kitabın etiket fiyatının da 29 lira olması çok abartı olmuş gibi geldi bana.

Hiç mi güzel tarafı yok kitabın? Elbette var; okurken gülümsediğiniz ve aynı zamanda hüzünlendiğiniz yerler de olacak.

Dans bitince yere bir gül düşüyor. Halide Salih, gülün atıldığı yöne bakıyor. Karanlığın içinde bir çift mavi göz görüyor. Eğilip yerden gülü alıyor.

“Ağır adımlarla Asım Us’un yanına gidiyor. Asım Us (Atatürk), Halide Salih’in (Halide Edip Adıvar) elini tutarak, “Halide Çavuş, savaştığın gibi dans ediyorsun” diyor. Halide Salih’in gözleri doluyor. “Ne demişti hemcinslerimden biri? Dans edemediğim devrim devrim değildir. Cumhuriyet2le kadınlar dans etmeyi öğrendiler. Utanmadan, korkmadan… Ayaklarını özgür yarınların temposuna uydurarak. Sağ olun Paşam…”

“Ayhan Çağlar(Ece Ayhan), Cemasef’e (Cemal Süreya) göz kırpıp “Ne çapkın şairimizdin sen Cemal Süreya” diyor. Cemasef gülüyor, Mehmet Ali Sel’in (Orhan Veli Kanık) sırtını sıvazlayarak “Orhan Veli kadar olamam ya, o ‘Aşk Resmi Geçidinde tam 12 kadın sayıyor. Ben yedide kalmışım. Çapkınlık mı denir buna allasen?”

“Karanlığın bütün gölgeleri yuttuğu bir İstanbul akşamı. Bütün sesler susmuş. Yalnızca gelip geçenlerin görmediği, duymadığı Gölgeler’in sesleri yankılanıyor sokaklarda. Son bir kez söylenen şarkı gibi, son bir kez yazılan şiir gibi, “son bakışta aşk”ta dile gelen sevda sözleri gibi… Gölgeler konuşuyorlar karanlıkta… 

Fatih Sultan Mehmed, Mustafa Kemal Atatürk, Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin, Nâzım Hikmet, Yahya Kemal, Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Kemal Tahir, Orhan Veli, Ülkü Tamer, Ece Ayhan, Cemal Süreya ve Attilâ İlhan’ın gölgeleri… 

Şiirin tapınağı önünde vecd halinde bekliyor İstanbul, ona yeniden hayat verecek  son kelimeyi…”

Kitabı çok büyük bir heyecanla beklemeyin ama yine de ilginç bir tarzı okumadan da geçmeyin. İyi okumalar…

Yazar Asuman ATAGÜN

Siz Ve Biz Blog Editörü
İngilizce Öğretmeni - İstanbul
Rüzgar esiyorsa bırak söğüt düşünsün. Çınara zaten bir şey olmaz.

Bir yanıt yazın

Kaptan, Kadın ve Kediye Dair

Kaptan, Kadın Ve Kediye Dair

Bu Şehirde Sen

Bu Şehirde Sen