Kitapçılarda, kitap fuarlarında deyim yerindeyse peynir ekmek gibi satılan, son dönemlerin en çok okunan Mustafa Kemal kitabını bu kadar ilgi odağı yapan ne? Gelin hep birlikte bakalım.
Öncelikle kitabın tasarımı çok hoş, sade ama zarif… Atatürk gibi. Hele ciltli kitabı okumak daha da zevkli.
İçindeki “Atatürk”ü okumak ise her şeyden güzel… Savaşta düşman cephelerini yakından görebilmek için çavuş üniforması giyerek ölüleri toplamaya giden bir komutanı, sanata ve sanatçıya, eğitime ve öğretmenlere verilmesi gereken değeri veren, en ufak bir şüpheye mahal vermemek için yaptığı harcamaları tek tek yazan bir lideri, tapanca-yuğurt-kırpaç diyen Rumeli şiveli bir askeri, doğasever, hayvansever, dansa ve spora meraklı, yabancı dillere ilgili, her zaman şık ve bakımlı olan, ölümüyle herkesi yasa boğan bir devlet adamını okumak paha biçilemez…
“Atatürk’ü anlatmak boynumuzun borcudur” diye yola çıkan ve 10 sene kadar araştırmalarını sürdüren Yılmaz Özdil akıcı diliyle her kesime uygun, 7’den 70’e herkesin rahatlıkla okuyabileceği bir kitap ortaya çıkarmış. Tabi ki okumasını bilene, okuduklarını anlayabilene…
Atatürk’ü çoğunlukla Atatürk olarak değil Mustafa Kemal olarak gözler önüne seren bu kitapta onunla alakalı inanılmaz bilgiler var. Hatalarıyla, doğrularıyla, sert yanıyla, çocuk ruhuyla… Çocukluğundan ölümüne kadar olan bütün süreçlerde Mustafa Kemal’in hayatına tanıklık ediyorsunuz. Bazen tarihsel olayları okuyor, bazen duygusal sahneler buluyorsunuz kitapta. Atatürk hakkında çok şey bildiğimizi düşünürüz oysa ki bildiklerimiz çok azmış. Bunu anlıyoruz kitapta. Ahh bir de ona ait olan fotoğrafların olduğu yerler talan edilmemiş, yakılmamış olsaymış, ahh keşke onunla tanışanlar daha çok şey anlatıp bıraksalarmış bizlere.
Kitabı karmaşık duygularla okuyorsunuz, yoğun ve farklı… Bazen O’nunla birlikte üzülüyor, bazen gülüyorsunuz… Bazen O’nun zekasına hayran kalıyor, hazır cevaplılığına şaşırıyorsunuz. Atatürk olmak zaten zor; tartışılmaz bile ama O’nun annesi olmak, karısı olmak, manevi de olsa çocuğu olmak ne kadar zor onları da anlamış oluyorsunuz. Enkaz halinde bir vatanı nasıl ayağa kaldırıyor, kısa zamanda ne kadar zor işler başarıyor, tek tek okuma fırsatı buluyorsunuz. Kitapta özellikle Çanakkale Savaşı sırasında yaşanan olaylardan inanılmaz etkileniyorsunuz.
Tek bir eleştirim var kitap ile ilgili; zaman kopuklukları… Bir okuyorsunuz; Cumhuriyet kuruldu, devrimler yapıldı, hooop Çanakkale Savaşı’na başka bir olaya atlıyor. Savaş bitmemiş miydi, kongreler yapılmamış mıydı bir adapte sorunu oluyor önceleri.Sanırım kronolojik sıraya göre değil, kişilere göre gittiği için bu atlamalar olmuş ama o da gülün dikeni olsun bari…
Son bölümde 1881’den 1938’e kadar dünyada yaşanan olayların verilmesi de çok bilgilendirici bir kısım olmuş. Bütün emeklerinden dolayı, bu güzel kitabı bizlerle buluşturduğu için Yılmaz Özdil’e çok teşekkürler.
350. sayfadan sonrası daha da sürükleyici olan, göz yaşları içinde ve çokça bilgiyle bitireceğiniz bu kitabı, okuyun, okutturun lütfen.
İyi okumalar.