içinde

Yeni Usta Fransız Ressam: Pierre Auguste Renoir

Renoir, izlenimci hareketin ön safında yer almış bir Fransız ressamdı. Güzelliği, özellikle de kadın suretinin güzelliğini yüceltmesiyle tanınan bir ressamdır. Ve Renoir’ın çıplak kadın tabloları, ressamlık kariyerinde gözde bir motif olmuştur.

İlk Yılları Ve Eğitimi

Pierre-Auguste Renoir, 1841’de Fransa’nın Limoges şehrinde esnaf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Daha erken yaşlarda resme yetenekli olduğunu belli etti ve on üç yaşındayken ailesi onu bir porselen fabrikasına yerleştirdi. Bu fabrikada Çin porselenleri üzerine çiçek demeti süslemeleri yaptı. Ayrıca denizaşırı yolculuklara çıkan misyonerler için dini temalı yelpaze ve kumaş desenleri resmetti. Gençlik yıllarında Louvre Müzesi’ne sık sık uğrayıp usta Fransız ressamların çalışmalarını inceledi.

Sonraları resme olan ilgi ve yeteneğinden güç alarak daha resmi bir sanat eğitimine başladı. 1862’de bir yandan Güzel Sanatlar Okulu’nda resim ve anatomi alanlarında gece dersleri alırken diğer yandan İsviçreli ressam Charles Gleyre’in atölyesinde çalışıyordu. Fakat 1860’lı yıllar Renoir için zor zamanlardı. Aslında bu dönemde çoğu zaman boya satın almaya gücü yetmiyordu. Öte yandan Gleyre’in dostluğunu ve sanatsal ideallerini paylaşan Alfred Sisley,Frederic Bazille ve Claude Monet gibi ressamlarla tanıştı. Bu genç ressamlar miadını doldurmuş geleneklere hapsolmuş sanatla bağlarını koparıp sanatı hayata yakınlaştırma hevesi içindeydiler ve daha sonraki yıllarda izlenimci hareketin çekirdek kadrosunu oluşturacaklardı.

Bu arada Renoir, kendini Gleyre’in geleneksel yaklaşımıyla özdeşleştirme gereği duymadı. On dokuzuncu yüzyıl neoklasik resminin eski bir temsilcisi olan Gleyre’e boyun eğmesinin sebebi, resmin temellerini  öğrenmekti. Renoir’in ilk eserleri arasında Ressam Bazille’in Portresi (1867), Ressam Sisley ve Karısı (1868) ve Bahçesinde Resim Yapan Monet (1873) yer almaktadır.

İzlenimci Yıllar

O yıllarda çoğu resim, hatta manzara resimleri bile kapalı mekandaki bir atölyede yapılıyordu. Renoir ve Gleyre’in derslerinden tanıdığı üç dostu (Sisley, Bazille ve Monet) Fontainebleau ormanına gidip orada resim yapılıyorlardı. Bu orman daha önce de Theodore Rosseau ve Jean-François Millet gibi ressamları kendine çekmişti. Rousseau ve Millet aldıkları eğitimin kendilerine dayattığı zamane kalıplarına hala büyük ölçüde bağlı olsalar da dönemin diğer pek çok sanatçısından farklı olarak yeni bir felsefeye de sahiptir: Sanatın günlük hayatın gerçekliğini temsil etmesini istiyorlardı.

1864’te Renoir ile dostları, Fontainebleau ormanında açık hava resmine kaldıkları yerden devam ettiler. Büyük ihtimalle Manet’nin 1863 tarihli tartışma koparan tablosu Kırda Piknik’ten ilham almışlardı. Bu tablo, romantikleştirilmiş ideali değil de günlük hayattan sıradan bir sahneyi konu olarak seçmişti. Manet’nin cesareti, onu yeni izlenimci hareketin lideri rolünü üstlenmeye sevk etti.

Renoir ve arkadaşlarının hayata geçirdikleri yaklaşım eski tekniklerden kökten farklıydı. Renoir’ın kullandığı çok renkli küçük fırça darbeleri, onun eserlerine eski resim ekollerinde görülmeyen sarsıcı bir canlılık katıyordu. Renoir ve izlenimci tekniklere öncülük eden diğer ressamlar ışıkla dolu eserler yaratmak için siyah rengi dışlamaya özen gösteriyorlardı, ama onların bu yenilikçi çabaları hemen takdir görmedi. Aslına bakılırsa yaptıkları resimler, Güzel Sanatlar Akademisi’nin resmi sanat sergisi olan Salon tarafından defalarca geri çevrildi ve dolayısıyla bu resimleri satmak da çok zordu.

Destekten büyük ölçüde yoksun olmasına rağmen izlenimci grubun bir kısmı, bazı çevrelerde kabul görmeye ve olumlu eleştiriler almaya başlamıştı. Renoir, genellikle konu olarak insanı, meslektaşlarının çoğu arasında revaçta olan manzaraya tercih ettiği için kendini diğer izlenimcilerden ayrı tutmayı başardı ve hatta çeşitli portre siparişleri bile aldı. Yayıncı Georges Charpentier, onu üst orta sınıf çevrelerde tanıştırdı. Aynı zamanda 1879’da La Vie Moderne galerisinde bir sergi açmasını da organize etti.

Her ne kadar bu yıllarda mali durumuna dair kaygıları devam etse de Renoir hayatın coşkusunu ve zevklerini resmetmeyi başardı ve şu en ünlü şaheserlerinden bazılarını yarattı: Loca (1874), Le moulin de la Galette’de Dans (1876), Tekne Gezisinde Öğle Yemeği (1881) ve Madam Charpentier ve Çocukları (1878).

Renoir’ın yapıtları sonunda 1874’te hak ettikleri ilgiyi gördü. O yıl altı tablosu, Salon bünyesi dışında düzenlenen ilk izlenimci sergide yer aldı; fakat izlenimci hareketin eşsiz bakış açısını yerleşik hale getirmesi için bir on yılın daha geçmesi gerekecekti. Eserlerinin ikisi daha Londra’da Paul Duarnd-Ruel ile birlikte sergilendi.

İzlenimciliğin Reddi

1881’de Kuzey Afrika ve Avrupa’ya çeşitli geziler yaptı. Cezayir’de Eugene Delacroix’nın yaptığı yağlıboya tablolardan ilham alarak ilk gezisini oraya yaptı. Ardından Diego Velazquez’in çalışmalrını görmek için Madrid’e gitti. Sonra İtalya gezisi sırasında Floransa’da Titian’ın başyapıtlarını, Roma’da da Rafhael’in tablolarını gördü. Her ne kadar bu ressamların çoğu onu etkilediyse de görüş açısındaki en köklü etkiyi Rafhael yaptı. Renoir, Rafhael’de gördüğü klasisizmin birçok karakteristik özelliğinden, sözgelimi renkten ziyade çizgilere ve forma vurgu yapmasından etkilendi ve sonunda bu yönelim, onu üslubunu değiştirmeye sevk etti.

Renoir’ın 1883 ve 1884 yıllarında meydana getirdiği eserler, önceki çalışmalarından öylesine farklıydı ki onlar genellikle “Ingres”,”sert” ya da “kuru” döneminin eserleri olarak kabul edilmektedir. Öte yandan bir izlenimci olarak kullandığı göz alıcı ışıltılı paletini hala taşımaya devam ediyordu. İtalya’nın Provence şehrine bir dizi ziyarette bulunduğu 1890’a kadar izlenimciliğe büyük ölçüde muhalif kalmaya devam etti.

Paris’in ikliminden ve maddi ortamından uzak kalışı Renoir’ın izlenimcilikte olan bağlarından kurulmasını sağladı ve Provence şehrinin günışığıyla dolu aydınlık ortamının yarattığı duyumsallığın etkisi altına girdi. Diğer yandan Fransa’nın güneyindeki doğal çevreler, kalsisizme olan yeni tutkusundan kopmasını sağladı. Resminin her iki ucuyla arasına mesafe koyarak sanatına yeni bir yönelim kazandırdı ve çıplak insan figürlerini ve ev sahnelerini tuvaline yansıttı. İnce fırça darbeleri ve belli belirsiz çizgiler, resminde yeniden hayat buldu.

Diğer bir olumlu gelişme de mali durumuyla ilgiliydi. 1890’da Aline Charigor ile evlendi. 1881 tarihli Tekne Gezisinde Öğle Yemeği adlı tablosuna modellik yapmış olan karısı, evlilik yaşamı boyunca çocuklarıyla birlikte Renoir’a modellik yapmayı sürdürdü. Yaklaşık on sekiz yıl önce ona eserlerini gösterdiği sanat simsarı Paul Durand-Ruel,1892’de Renoir için başarılı bir sergi ayarladı.

Sonraki Yıllar, Eklem İltihabına Rağmen Resim Yapmak

Renoir, 1894’te eklem iltihabına yakalandıktan sonra sağlığına iyi gelen ılıman kuru ikliminden yararlanmak için Güney Fransa’ya gitmeye karar verdi. 1907’de Akdeniz sahiline yakın olan Cagnessur-Mer adındaki küçük bir köydeki Les Collettes çiftliğini satın aldı ve oraya yerleşti. 1910’da yürüme kabiliyetini yitirdi ve sağlık durumu zamanla kötüye gitse de resim yapmayı hiç bırakmadı.

Louvre Müzesi’ni ziyaret edip gençliğinde büyük hayranlık duyduğu eski ustaların eserlerinin yanında kendininkilerin aslı olduğunu gördükten sonra 1919’da vefat etti.

Yazar Erencan DURMAZ

Bir yanıt yazın

Side, Ben ve O

Ahlakı mı Kaybettik?