içinde

Ülkece Soytarı Seviyoruz

Soytarıyı seviyoruz ne yapalım? Elimizde değil. Önemli ve ciddi mevzulara karşı ilgimiz çok az. Beceremiyoruz da ciddi olmayı. Ülkece şakacı, lakayt geziyoruz.

Soytarı dediysek efendim kralın bile gülmek için yanında tuttuğu bu şahsiyetin bir nebzede olsa görevi kralın düşünemediklerini şak diye yüzüne vurmaktı aslında. Bunun içinde biraz akıl fikir gerekmez mi?

Ona buna sataşmadan efendi efendi konuşan adamı dinlemiyoruz. Orasını burasını açıp dans etmedi mi? bakmıyoruz. Kavga çıkartmadı mı? kanal değiştiriyoruz. Sevmiyoruz stabili. Bize atraksiyon, ekşın lazım.

Sanatçı mı? Ressam mı? Sunucu mu? Manken mi? ne olduğu belli olmayan bir sürü insan ordusu var etrafımızda. İsim vermek istemiyorum. Biliyorsunuz bunları. Hayatta yaptıkları tek şey ünlü birisi ile beraber olmak olan bu sürü bizleri çokça meşgul etmekteler. Birde bunlara özenenler var… Aman deyim.

Yeni girdiğim ortamlarda mesleğin nedir diye sorulduğunda “maden mühendisiyim” diye cevap verdiğimde hep şu karşılığı alırım. “Ya bizde bor varmış. Çokmuş bizde. Dünyanın yüzde 70’i bizdeymiş. Bizden yok pahasına alıyorlarmış teknoloji üretip bize geri satıyorlarmış” falan filan bir sürü laf. Yahu arkadaş! Karşında maden mühendisi var ne anlatıyorsun? Sazı bize bırak birazda biz çalalım.

Efendim ne diyordum soytarı… instagramda üç yüz bin – beş yüz bin takipçisi olan arkadaşlar var. Ne yapıyor bu arkadaşlar? İnanın parmağını kendi ya da başkasının burnuna sokarak videolar çekip şaklabanlık yapıyor ve bizlerde bakıyoruz. Mesela ben bunu nerden biliyorum? Seviyoruz 🙂

Ülkece o kadar sorunumuz varken; bu kaçmış bu kovalamış bu tutmuş bu elinden kaçırmış, gitmiş ama geride gelmek istemeyenlerin peşindeyiz bu aralar. Daha öncede kim kimden elektrik almış, çıkmış ama sevmiyormuş, evlenecekken ayrılmış, onun arkadaşıyla beraber yemeğe gitmiş, evi arabası varmış yokmuş ile ilgileniyorduk. Şükür yağmurdan kaçtık doluya tutulduk efendim.

Maçı izler, tekrara bakar, yoruma bakar, sonraki maçı izler, tekrar, yorum… Hayat kaçtı gitti. Hobileri abartmamakta lazım. Dün bir arkadaşla sohbet ederken; “Selvi boylum al yazmalım” filmine 40 yaşında daha yeni baktığını söyledi. Her türlü sosyal imkâna sahip iken üstelik.

Sokakta mikrofon uzatan spikerin sorduğu en basit sorulara cevap veremeyenleri görmüşsünüzdür. Daha doğrusu doğru bildiği yanlışa inanmış ve sizi de inandırmaya çalışanları desek sanırım daha doğru olur. Çünkü bilip bilmediğimiz konularda yorum yapmakta üstümüze yoktur. Neden bu sonuç çıkıyor peki nedir sorun? Efendim eğitim sistemimiz yetersiz fakat kişi kendi kendini de eğitmez mi? Soru sormaz, araştırmaz, okumaz mı? Okumuyoruz efendim.

-Mısır piramitlerini İstanbul’dan kaçırmışlar! Ne diyorsunuz?

-Valla çok ayıp etmişler.

Bütün bu yazdıklarıma inanmıyorsanız Yunus Emre’ye demi inanmıyorsunuz diyerek onun bir sözünü paylaşıp bitiriyorum.

İlim ilim bilmektir

İlim kendin bilmektir.

Sen kendini bilmezsin

Ya nice okumaktır.

Yazar İrfan SAYAR

Öğr.Gör., Maden Mühendisi, İş Güvenliği Uzmanı, İSG-SEN Genel Başkanı, Yazar
Kitapları
-İnsan Hayatı
-Çocuklarla İş Sağlığı ve Güvenliği

Bir cevap yazın

Omurga Eğrilikleri

Skolyoz (Omurga Eğriliği) Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

Timuçin Esen’in Müslüm Gürses Rolü İçin Uygun Olduğunun 5 Kanıtı

Timuçin Esen’in Müslüm Gürses Rolü İçin Uygun Olduğunun 5 Kanıtı