Son zamanlara çokça eleştirilen Türk-iş Genel Başkanı ile ilgili basına yansıyan konu hepimizin malumudur.
Değerli meslektaşlarım pazarlık nedir? Diyelim ki kurbanlık koyun satıyorsunuz…. Karşınızdakinin sıkı pazarlıkçı biri olduğunu bilirseniz fiyatınızı biraz daha yüksek söylersiniz. Aslında daha azına ikna olacaksınızdır. Fakat pazarlıkta kaybedilecek oran sizin için tolere edilebilecek bir seviyeden pazarlığa başlarsınız.
Bu tüm pazarlıklarda böyledir. %15 zam ile masaya oturan konfederasyon aslında %8’e razı olduğunu açıklamıştır. Ve tüm genel başkanların bu orana razı olduğuna dair yazılı onayı elimde bulunmaktadır demektedir. Görüşmeler başladığında ve tabiki istenilen zam oranı verilmeyince ne yapsın sendikanın elindeki tek kozda grev elbette… “Greve gideriz” diyerek istenilen rakamın alınması için bu sefer sendikalar bastırdılar. Ancak hükümet tarafından; “sen olmazsan Hak-iş var, sen bilirsin” kartı gösterildi. Hak iş’in sözleşme yapmaya yetkisi olmadığı halde masaya oturulacağı söylenince yapacak başka bir iş olmayınca Sayın Cumhurbaşkanı ile görüşüldü ve aracısız(!) olarak konu kendilerine ifade edilince aslında daha aşağılarda olan zam oranı yukarı çekilmiş oldu. Sizlere medya aracılığı ile gösterilmeye çalışılana değil azıcık yazdıklarımın doğru olduğuna bir inanmayı denemenizi istiyorum? Aslında yapılmak istenen kendi sendikalarının yükselmesi ve diğerinin itibarsızlaştırılması hamlesidir.
Türk-iş Genel Başkanını ne tanırım nede görmüşlüğüm vardır. Zaten yıllardan beri itibarları çokça zedelenen sendikaları yine yerden yere vurmanın manası yoktur. İşçiyi emekçiyi sendikalardan daha fazla hangi kurum, kuruluş bu kadar savunuyorsa beri gelsin. Yanlışlar elbette vardır. Ancak yapılan bu linç kampanyasının yine işçiye yansıyacağını unutmamak gerekir. 1 milyon üyesi olan ve Türkiye’nin üye sayısı bakımından en büyük sendikası aslında istediğini elde ederek masadan kalkmıştır. Mikrofona yansıyan ise taşeron işçilerini konuşulamadığı ve sözleşme imzalanan bu ortamda yeniden lafın açılma olasılığını ortadan kaldırma sözlerinden ibarettir. Medya mikrofonun açık olduğu anın 4-5 dakika öncesini neden vermemektedir ekranlara? Vatandaşlarımız uyanık olmalıdır. Bizlere gösterilene değil beynimizi yorup “acaba aslında ne elde edilmek isteniyor?” diyerek düşünmek gerekiyor.
Değerli meslektaşlarım hak almak öyle kolay değildir. Hele hele vermek istemeyenden alması daha zordur. Hepinize saygılarımı sunarım.
İSG-SEN Genel Başkanı İrfan Sayar