24 Ocak 2020 tarihinde Netflix platformunda yayınlanan Rise Of Empires: Ottoman (İmparatorlukların Yükselişi: Osmanlı), altı bölümlük belgesel-dizi olarak seyirciyle buluştu. Yapımcılığını ve yönetmenliğini Hollywood’da yaşayan Emre Şahin’in yaptığı dizinin orijinal dili İngilizce ancak Netflix platformunda Türkçe seçeneği de bulunuyor. Belgesel-dizinin İngilizce anlatım seslendirmesi Game Of Thrones ve Crown dizilerinden tanıyacağımız dünyaca ünlü oyuncu Charles Dance tarafından çok başarılı şekilde yapılıyor. Türkçe anlatım seslendirmesi ise Halit Ergenç tarafından iyi bir şekilde yapılmış. Dizinin öncelikli hedef kitlesini Türkler oluşturmuyor. Hedef kitlenin uluslararası seyirci olduğu düşünülürse Netflix’in diğer Türk yapımları “Hakan” ve “Atiye” dizilerinden bu yönüyle ayrılıyor. Dizinin adından tahmin edeceğimiz gibi diğer sezonlarda farklı imparatorluklar ele alınacak.
Belgesel-dizide tarih konusunda danışmanlık yapan yabancı akademisyenlerin yanı sıra iki Türk akademisyen de anlatımlarıyla karşımıza çıkıyor. Bunlardan biri tarih alanında doçentlik yapan Emrah Safa Gürkan. Diğeriyse ekranlardan tanıdığımız Prof. Dr. Celal Şengör. Kendisi jeoloji(yer bilimi) profesörü olmasına rağmen birçok alanda olduğu gibi tarih alanında sivri çıkışlarıyla ilgi toplamayı başaran bilim insanıdır. Osmanlı’yı her seferinde ağır şekilde eleştiren Celal Şengör’ün Ptolemaios Atlası’nın tıpkıbasım toplantısında Kanuni Sultan Süleyman’a “salak” benzetmesi yapması o günlerde medyada yer almış, konuşma youtube gibi video paylaşım sitelerinde binlerce kez izlenmişti. O toplantıda Celal Şengör’ün hemen yanında oturan Fatih Altaylı 3 Mart 2018 tarihli köşe yazısında bunun kitapla ilgili medyanın dikkatini çekmek için Celal Şengör tarafından bilerek söylendiğini yazmıştır. Celal Şengör ise Kanuni ile ilgili bu minvalde sözleri kullanmaya birçok programda devam etmiştir. Osmanlı hakkında ağır eleştirilerde bulunan Şengör’e göre Osmanlı asla bir medeniyet oluşturamamıştır. Şengör’ün konuşmalarındaki, yazılarındaki Batı hayranlığı ortadadır kendisi de bunu çok net ifade eder. İstisna olarak Fatih Sultan Mehmet’i diğer padişahlardan ayırır. Fatih Sultan Mehmet’in Hristiyan olduğunu öne süren Şengör’ün iddialarının tek dayanağı, Julian Raby’nin Angiolello’nun yazdığı kitaba atıfta bulunarak kaleme aldığı makaledir. Bu bilgi hayatın olağan akışında değerlendirildiğinde geçersiz bir dayanaktır. Yapımcı Emre Şahin’in İlber Ortaylı başta olmak üzere tarih alanında ülkenin önde gelen tarihçileri yerine Şengör’e yer vermesini sadece Şengör’ün araştırmacı kimliğine bağlamamak gerekir. Şengör’ün tarihsel belgesel dizide danışman olarak yer alması çoğu Türk seyirci tarafından sorgulanacak olması doğaldır.
Belgesel-dizinin Türklere hakaretler içeren konuşmalara yer vermesini gerçekçilik bağlamında ele almak varsayımında bulunulsa da Türklerin sahnelerde çoğu zaman barbar ve vahşi şekilde gösterilmesi dikkat çekicidir. Kurgu İstanbul’un fethinin Bizans bakış açısıyla ele alınıyor olması Türk seyirciler için farklı bir bakış açısından olaylara bakmayı sağlayabilir. Belgesel-dizide olayların tarihi gerçeklerden uzaklaşarak verilmesi kaynak olarak Roma’nın birkaç kaynağının esas alınması abartılı bir Bizans övgüsü oluşturmuş. Dünyanın en önemli şehirlerinden biri olarak gösterilen ve çağ açıp kapatan olay olan İstanbul’un fethinin işlenirken sadece savunma yapan tarafın savunma gücündeki başarısı abartılarak işlenmesi şehrin fetheden tarafın başarılanın nerdeyse şansa bağlanması olayların objektif ortaya konulmadığının kanıtıdır. İstanbul’u fetheden komutan Fatih Sultan Mehmet’in siyasi ve askeri dehası, Bizans’ın savaşması için parayla getirdiği Cenevizli asker Giovanni Giustiniani’nin gölgesinde kalmaktadır. Dizide olağanüstü bir karakter olarak verilen Giustiniani’nin hiç kayıp vermeden yüzlerce Osmanlı askerini surların dışına çıkıp savaşarak öldürmesinin kaynağı da Roma kaynakları olarak gösteriliyor. II. Mehmet’in savaş planları yaparken yanındakilerle konuşmaları, şehrin düşmesinden sonra Ayasofya’daki davranışları, harem sahneleri (Mara Hatun banyo yaparken ağanın geldiği bölüm) Osmanlı tarihi kaynaklarına göre tutarsız. Konstantinopolis düşmeden önce XI. Konstantin’in şehri terk etmeden savaşması bile “Giustiniani” abartısını düşündüğümüzde yeterince işlenmemiş.
Kurgu yönü de başarılı şekilde oluşturulamamış. Arka planda savaşta dökülen kanlarla ilgili mesajlar Ana karakteri üzerinden veriliyor. Ana karakterinin olaylara dâhil olması daha çetrefilli olabilirdi. Tuba Büyüküstün, Cem Yiğit Üzümoğlu, Selim Bayraktar, Birkan Sokullu, Osman Sonant, Ushan Çakır ve Damla Sönmez gibi Türk oyuncuların genel performansı beklentinin üstünde. Tolga Tekin’e ise ayrı bir parantez açmak gerekir. Tolga Tekin, II. Murat rolüyle kısa ama etkili bir oyunculuk sergilemiş. İyi seyirler herkese.
Tespitler çok yerinde, tarafsız eleştirilerinizi okumak hem keyifli hem de bilgilendirici.
Böyle yorumları görmek güzel. Yorumunuz için çok teşekkür ederim.