6 ARALIK 1931… DOĞMUŞUM… İYİ HALT ETMİŞİM.
6 Aralık 1931
Doğmuşum… İyi halt etmişim
39 İlk Okul:
Siyah önlük beyaz yaka.
Topluma ilk fiyaka.
44 Orta Mektep:
Soluk beniz kısa saç.
Umutlardan kıskaç
47 Lise:
Pembe hayaller, yeşil filizler.
Yorulmayan yorgun dizler.
Akademi 1950:
Renk deryasında renksiz yelkenli.
1955 Sahne:
Çile, para, para, çile.
Ne dilersen dile.
62 en büyük aşkım;
62 en deli gönlüm…
62 en… neyse…
Bindokuzyüz bilmem kaç;
Veda kara dünyaya.
Son tarihi bir bilseydim,
İşportacı olurdum
Hayatın anası tablamda.
Zeki Müren
Her şeyiyle farklıydı O… Sesi eşsizdi; “Sanat Güneşi” dendi. 600’ü aşkın plak ve kaset doldurdu.
Sahne adabı diye bir şey varsa, O, atasıydı bu adabın. Hala çok fazla insanda olmayan… Her şeyden önce mesleğine ve seyircisine saygılı bir sanatçıydı.
Kusursuz bir Türkçesi vardı, saatlerce konuşsa, bıkmadan usanmadan dinleyebilirdi galiba insanlar onu.
Oyunculukta da kendini gösterdi; 18 filmde oynadı. Filmlerinde kendi bestelerini seslendirdi.
Kıyafetleri farklıydı, zaman zaman eleştirildi ama hep de imrenildi. Nerdeyse bütün kıyafetlerini kendisi tasarladı ve onlara isimler verdi.
Paris Geceleri Kostümü
Uğur Duvağı Kostümü
Yardımsever ve vicdanlıydı… Eğitime çok önem verirdi. Mirasının tamamını Türk Eğitim Vakfı ve Mehmetçik Vakfı’na bıraktı.
66 yaşındaydı öldüğünde, çok sevdiği mesleği icra ederken sahnede fenalaştı, bir nevi sanat güneşi sahnede battı.
İnsanlar doğar, insanlar ölür elbette. Kiminin ölümü çok erken gelir, kaç yaşına kadar yaşamış olursa olsun erkendir gidişi. Keşke daha uzun yaşasaydı da daha çok dinleyebilseydik o mükemmel sesini diye düşündüğümüz insanın doğum günü bugün. Yaşasaydı yeni yaşını kutlayacaktı, belki yine sahnede olacaktı ve “İşte Benim Zeki Müren” diyecekti…
İyi ki doğmuş. Doğmuş ki etkileyici sesiyle içimizi titretmiş, iyi ki doğmuş ki hala ölmemiş..