İskender Pala tarihi harmanlayarak mükemmel romanlar sunan bir yazar olduğunu bu kez de “Karun ve Anarşist” ile gösteriyor.
Genellikle tarihi bir karakteri ele alan yazar bu kitabında belki de ilk defa geçmişle günümüzü karşılaştıran bir eser ortaya çıkarıyor. Karmaşık bir kurgusu olmasına rağmen farklı hayatlar arasındaki bağlantıyı güzel bir şekilde ele alıyor, geçmişteki insanoğlu davranışlarının şimdikilerden farkı olmadığını anlatıyor ve çok alakasız olmasına rağmen Lidya dönemiyle 80’ler döneminde benzerlik kuran başarılı bir kitap sizleri bekliyor.
Kitap üç bölümden oluşmakta; Altın, Ayna ve Aşk… “Altın” bölümünde yazar sizi ilk olarak geçmişe götürüyor ve bir zamanların Lidya’sında bir maceraya sürükleniyorsunuz. Aslan Kral olarak bilinen Karun’un hikayesini okurlara sunan İskender Pala, onun Keyhüsrev ile olan mücadelesini ele alıyor. Doğruyu söylemek gerekirse bu kısımda biraz sıkılıyorsunuz. Çünkü yoğun tarihi bilgi ve bilinmeyen çok kelime var (Yazının sonunda okuyacakları için hali hazırda Türkçeleri mecvuttur :))… Ama sonrası su gibi gidiyor. Kitabı okuduktan sonra ‘iyi ki ilk sayfalarından sıkılıp okumayı bırakmamışım’ diyorsunuz.
“Ayna” bölümünde İskender Pala okurları Türkiye’ye getiriyor ve darbe ile karmaşaya sürüklenen halkın içinden farklı bir hikayeyi okurlarına sunuyor. Ve “Aşk” bölümünde ise tarihten günümüze kadar yaşananlardaki benzerlikler ve aşkın tarihi nasıl değiştirdiğini mükemmel bir şekilde ele alıyor.
Altın bölümünden ayna bölümüne yansıyan karakter isimleri; Kufu – Ufuk / Mehte – Ethem / Halludas – Sadullah / Edusa – Asude / Namirek – Keriman / Nakata – Atakan… Sizce de burada müthiş bir kelime oyunu, ince düşünülmüş bir fikir yok mu?
Eski dönemde yaşayan Halludas, Kufu ve Mehte, sektör denilen altın ocaklarında çalışan üç genç nakkaş… Üçü de aynı kadına aşık; Edusa…
12 Eylül öncesinde İstanbul’da yaşayan görüşleri farklı, resme olan ilgileri nedeniyle yolları kesişen üç genç; Ufuk, Ethem ve Sadullah…Üçü de aynı kadına aşık; Asude…
Kitabı okuduktan sonra ister istemez Uşak Müzesi‘ne gitme isteği duyuyorsunuz ve Türkiye’de Sard Harabeleri diye bir yerin varlığını öğrenmiş oluyorsunuz. Açıkçası ben bu kitapla öğrendim kendi ülkemde olan böylesi tarihi bir yeri. Zaten kitapta şöyle bir kısım da var. “Sard harabelerinin bir zamanlar dünyanın en zengin şehri olduğunu acaba Türkiye’de kaç kişi biliyordu?” diyerek aslında oraların çok tanıtımının yapılmamasına da hayıflanıyor bir şekilde. Okuyucuya bir sürü tarihi ya da kültürel bilgiler kazandırıyor. İskender Pala bu konuda çok başarılı. Dini bilgisi de tartışılamaz zaten.
Kitapta çok güzel konulara da değinilmiş. Mesela; Kral sanatın bir işe yaramayacağını hatta gereksiz olduğunu düşünüyor. “… benim kendisine sanatçı diyen adamlarla fazla işim olmaz…ülkeyi ayakta nasıl tutacaklarını anlamam. Sahi, süvarilerime ücret olarak cultura versem atlarına yedirebilirler mi? Hah, haa!.. Sanat ve cultura savaş da kazanır mı aziz konuğum?” Bunun üzerine bilgenin cevabı da çok anlamlı; ” Savaş değil ama istikbal onunla kazanılır yüce Krezüs, gelecek kazanılır, millete ait ruh kazanılır. Savaş gelip çatınca ülkedeki neslin ölmesi değildir asıl kötü olan, o ülke culturasının ölmesidir. Bir ülkede bütün bir nesil ölmüş olsa bile, cultura yaşıyor olduktan sonra o ülke kendi küllerinden yeniden doğar. Ama culturası ölen milletler, nesiller boyunca yaşasa bile kendileri olarak yaşamaz; onun yerine köleler, paryalar, kimliğini kaybetmiş zavallılar olarak hayat sürerler. Böyle bir ülkenin ayakta durduğunu kim söyleyebilir, yüce Krezüs?”
“Fatih Sultan Mehmet sandukasından başını kaldırıp bu bayram namazında cemaatin arasına karışsa, yahut imamın arkasında saf tutsaydı, acaba torunlarının haline bakıp ne derdi?” Eminim ki hepimiz zaman zaman düşünüyordur bunu. Çünkü kitaptan şu cümleyi de sıklıkla yaşıyoruz maalesef; “Şu güzelim toprakların kaderi hep acı, hep kavga, hep trajedi mi? Anadolu insanı en eski çağlardan bu yana neden hep gözyaşı yahut kan ile imtihan olunuyordu? …paylaşılmayan bir coğrafyada kardeşin kardeşle savaşı… Tıpkı şimdiki gibi…”
Tarih… Anadolu… İnsanlık… Bizi anlatan bir kitap arıyorsanız, tarihin tekerrür etmesine tanıklık etmek istiyorsanız, film tadında sayfalarda kaybolmak istiyorsanız, hiç zaman kaybetmeden bu kitabı okumalısınız.
Syrinks= Uzunluklarına göre yan yana dizilmiş 7 kamıştan oluşan bir tür panflüt
Hars= Kültür / cultura
Amulet= Muska
Stater= Eski Yunan demir parası
Efzon= Etekli giysileriyle ve ayakkabılarındaki tüylerle belirgin Yunanistan Silahlı Kuvvetleri’nin askeri birimi
Palmet= İlkçağ sanatından beri kullanılan bir bezeme motifi
Çalpara= Köçek ve çengilerin oynarken parmaklarına takıp şakırdattıkları, ağaçtan yapılmış iki ya da dört parçalı zil, şakşak / alaturka müzikte bir tempo tutma aracı.
Peleng= leopar / kaplan
Flasa= Halatı meydana getiren ip
çok güzel eser olmuş yazara teşekkür ederim