İskender Pala’nın son kitabı “İtiraf” raflarda yerini aldı. En çok okunan yazarlar arasında olan İskender Pala, ilk önce kitabının adıyla beni şaşırttı. Katre-i Matem, Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk, Bülbülün Kırk Şarkısı, Abum Rabum…vs. Hep değişik ve uzun, deyim yerindeyse afilli kitap isimleri olan yazarın bu son kitabının ismi çok sade gelmedi mi size de? Gerçi sadece adı mı? Yazarın kullandığı dil de oldukça sadeydi, diğer kitaplarına göre biraz daha kolay konuya dahil olunabilen bir yapısı vardı. Çoğu kitabını TDK eşliğinde okuduğumdan dolayı söylüyorum bunu.
Kitaba gelecek olursak; “İtiraf” 15 gün boyunca Yavuz Sultan Selim’e, dedesi Fatih Sultan Mehmet ve babası 2. Beyazıt dönemlerinde içindeki intikam uğruna boşa geçmiş ömrünü anlatan bir mahkumun itiraflarından oluşan bir roman… Bir solukta okunan, okurken düşündüren, dersler veren bu roman başka romanlara kıyasla iyi ama yazarın diğer eserlerine göre biraz basit bir kitap olmuş. Bu söylediğim kötü bir yorum olarak algılanmasın sakın, yazar yine tarihi bilgisini, edebiyattaki ustalığını konuşturmuş konuşturmasına ama diğer kitaplarından bir tık daha geride kalmış sanki…
Kitapta bence en etkileyici kısım ise Hz. Ali’nin namaz kılarken kendinden geçmesi ve hatta ayağına batan okun namaz sırasında narkozsuz çıkarılmasına rağmen çıktığını bile hissetmemesi…
Altı çizilesi cümlelerde vardı elbette…
“Kötülük ve iyilik gerçeğin iki yüzüdür.”
“Nadir bir zeka kendini yok ederse bu divanelik, sıradan bir zeka kendini geliştirmezse bu ahmaklıktır.”
“ Hırs… Alevin odunu yiyip bitirdiği gibi insanı yiyip bitirir. Hırs, üç köşeli bir dikendir, cebine nasıl koyarsan koy, sana batar!”
“Kalbin gördüğü gözün gördüğünden daha değerlidir.”
Kitap dolu günler…