İş Kazalarında Çalışanın Payı ve İş Kazalarının Psikolojik Boyutu
İş kazaları, dünyada ve ülkemizde çalışma hayatının en önemli sorunlarından birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışanların yaşadığı iş kazaları ve bunun devamında meydana gelen yaralanmalar, ekonomik kayıplar ve ölümler gelişmiş ülkelere oranla ülkemizde daha fazla görülmektedir.
Araştırmalar iş kazalarında dünyada üçüncü Avrupa da birinci olduğumuzu göstermektedir. İş kazalarıyla ilgili ülkemizde yapılan çalışmalar da; kazaların meydana gelmesinde teçhizat, çalışma ortamındaki yanlışlıklar ve eksikliklerin kaza nedenleri arasında olmasına rağmen kazalarda büyük oranda çalışanların birtakım kişisel özelliklerinin ve kişisel tutumlarının etkili olduğunu ortaya koymuştur. Bir başka deyişle, iş kazalarının ana nedenleri; işyerindeki eksik güvenlik önlemleri olmakla birlikte çalışanların güvenliği göz ardı eden tutum ve davranışlarından kaynaklanmaktadır.
Ülkemizde ki iş kazalarının nedenlerini tespit etmek için farklı tarihlerde çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Örneğin bir çalışmada, kazaların %5’inin teknik nedenlerden, %95’inin ise güvensiz davranış ve kişisel koruyucu kullanmamadan kaynaklandığı tespit edilmiştir. Bir başka çalışmada iş kazalarının %2’sinin insan kontrolü dışında gerçekleşen olaylara, %10’unun mekanik yetersizliklere ve %88’inin ise insan faktörüne bağlı olduğunu belirlenirken; benzer bir çalışmada ise, iş kazalarının %20’sinin üretim araçlarına ve işyeri çalışma koşullarının uygunsuzluğuna, %80’inin ise insana bağlı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu ve benzeri araştırma sonuçları bize gösteriyor ki, iş kazalarının meydana gelmesine etki eden en önemli faktör yaklaşık %80-90 oranla insandır. Bu genelleme de aslında iş kazalarının yaklaşık olarak %80-90’ı üzerinde önleyici tedbirlerin alınabileceğini ortaya koymaktadır.
İşletmelerdeki iş güvenliği uygulamaları, doğrudan çalışanların hem beden hem de psikolojik sağlığını korumakla yükümlüdür. Kişilerin beden bütünlüğü ve yaşam devamı için fizyolojik olarak güven içerisinde bulunması gerekmektedir. Birçok iş kazasının dalgınlık ve kişisel ihmalde kaynaklandığını göz önünde bulundurursak çalışanların psikolojik iyi oluşları da önem arz etmektedir.
Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği kurallarına bazı kişisel önyargıları nedeniyle uymamalarında, riskleri ve kaza nedenlerini farklı biçimlerde algılamalarında bireysel yaklaşımları etkilidir. Kişilerin tutumları, işleri ile ilgili tehlikelerin farkında olmadıklarında veya riskleri önemsemediklerinde güvensiz davranışlar ortaya çıkabilmektedir. Mesela bazı çalışanların koruyucu ekipman kullanma gibi güvenlik prosedürlerini sert karakterliliğe (maçoluk) ters olarak değerlendirerek kendilerini koruyacak ekipmanları kullanmazlar.
Bazı çalışanlar da yıllardır bu işi yaptığı için zaten neyin nasıl yapılacağını bildiğini düşünerek koruyucu önlemlerle ilgilenmez ancak yaşanan kazalar incelendiğinde tecrübeli çalışanların, kendine aşırı güven duygusu ile iş güvenliğini önemsememeleri sonucu daha büyük ve daha ağır kazalar yaşadığı tespit edilmiştir. Kimi çalışanlar da daha fazla ödeme almak ya da prim kazanmak gibi kişisel faydalar sağlamak için güvenlik prosedürlerine uymaktan kaçınabilir, işleri belirtilen kalıplar dışında kendi buldukları çözümlerle kısa zamanda bitirmeye çalışabilirler.
Zaman baskısının olduğu durumlarda ise, çalışanlar işleri kestirmeden halletmeye çalışarak ve iş güvenliğini tehlikeye atarak işi zamanında bitirmeye çalışabilmektedir. Bu tarz yaklaşımlar hem çalışanları hem de işverenleri maddi, manevi ve hukuki olarak risk altına sokmaktadır. Bu bağlamda, iş güvenliği uygulamalarının başarıya ulaşabilmesi için üretim sürecindeki insan davranışının anlaşılması ve algıya uygun tedbirler alınması gerekmektedir.
Bireyler kişisel sorunlarının yanı sıra toplumsal sorunlardan da etkileniyor olabileceğini de göz ardı etmemek gerekmektedir. Son zamanlarda ülke olarak yaşanan çalkantılar kişilerin günlük hayatını da etkilemektedir. Hem bireysel hem de toplumsal sorunlar kişiler için stres kaynağı olmaktadır. Stres de insanın yaşam enerjisini tüketerek tüm hayatını etkileyen bir unsur olduğu için risk sebeplerinden biridir. Kişilerin yaşayacağı stresi işverenin tespit ederek önlemesi zor gibi görünse de çalışanlar ile işverenin etkileşim halinde bulunması, karşılıklı iletişimin kurulmuş olması böyle bir sorunun tespitinde ve önlenmesinde çözümcül bir yaklaşım olmaktadır.
Çalışan bireyin sahip olduğu psikoloji oldukça önemli olduğu için kişinin iş başı yaptığında ki ve iş yerinde geçirdiği zaman içinde ki ruh hali oldukça önemlidir. Kafasında bir takım sorunlarla boğuşan, bunları kafaya takan ve çözümü kendince bulmaya uğraşan bir çalışan, işine kolayca adapte olamaz ve her an uzuv (parmak/el/kol/bacak vb.) kayıplı veya ölümlü bir iş kazası yaşama riskiyle karşıya kalabilir.
İşe başlamadan önce çalışanlara; “Çalıştığım yerin kapısından içeri girdiğim andan itibaren kafamdaki tüm sorunları dışarıda bırakmalı, sadece işime odaklanmalı ve yaptığım işten başka bir şey düşünmemeliyim; yaşayacağım anlık bir dalgınlık ile iş kazası yaşayabilirim” şeklindeki yaklaşımı benimsetmek önem taşımaktadır.
Öngörülemeyen iş kazaları yaşamamak adına hem firmalara hem de çalışanlara çeşitli roller düşmektedir. İş yerlerinde çalışma koşullarını iyileştirici tedbirlerin alınması, çalışanların verim düşürecek kadar uzun saatler çalıştırılmaması, çalışanlara belirli sürelerle önleyici fizyolojik ve psikolojik sağlık hizmetinin sunulmasıyla iş kazaları önlenebilir.