içinde

İnsanlar Niçin Pes Eder?

Günümüz dünyasında sonsuz ihtiyaçlar karşısında neye nasıl tepki vereceğimiz, hangi durumlarda ne yapmamız gerektiği konusunda tereddütler yaşamamız, yaşamın hızlı temposuna ayak uydurmaya çalışırken istek ve arzularımızdan vazgeçip hiç olmak istemediğimiz biri olur hiç yaşamak istemediğimiz yaşantının içerisinde bocalayıp dururuz. Hemen havlu atmamak için hayatımızda bazı değişiklikleri yapmamız gerekir.

Peki neden pes ederiz?

Hızlı Sonuç Almak İsterler..

Yaşadığımız dünyada insanlar, bitip tükenmek bilmeyen istek ve ihtiyaçlar karşısında isteklerinin bir an önce olmasını isterler. Sanki o an olsa bütün dünyalar mutluluklar onun olacak gibi bir hisse kapılıp aslında doymak bilmeyen nefsini doyurmak ister. Sonuca ulaşamadığında ise tatminsizlik mutsuzluk alır başını gider. Acele etmek yerine planlayıp sonuca ulaşmak daha cazip diye düşünüyorum.

Kendilerine İnançlarını Kaybederler..

Yaşadığımız olumsuzluklar bizi inancımızdan uzaklaştırmaya yeter de artar bile. Sağlıklı düşünüp olayları incelediğimizde ulaşılması güç olan işleri tercih etmek bizi bitiş çizgisine taşımayacaktır. Bir şeyleri sürekli tekrar edip peşinden de başarısızlıklar gelmeye başlayınca artık o yapılan işin olmayacağı mantığı tüm benliğimizi sarıp negatif duygular içerisine taşımakta inancımızı kaybettirme yolunda bizi bir adım daha ileri taşımaktadır.

Geçmişte Takılı Kalırlar..

Keşke şu yaşımda olsaydım da şunları şunları yapsaydım… Zamanı geri alsaydık sana o sözleri sarf etmezdim…  Zamanında sen beni görecektin… Nasrettin hocanın fıkrası geldi aklıma. Fıkranın sonunda Nasrettin hoca eşeğe binemez ve bir iç çeker “hey gidi gençlik” der. Sonrasında etrafına bakınıp kimseciklerin olmadığını gördüğünde ise “ben senin gençliğini de bilirim” der. Geçmiş geçmişte kalmıştır. Fazla takılmadan geçmişten bugün için ders almalı geleceğe daha sağlam adımlar ile ilerlemeli…

Yanlışlarından Ders Çıkarmazlar..

İnsanların en çok yaptığı hatalardan biridir. Yaşamdan kolay kolay ders çıkarmazlar. Aynı hataları tekrar edip dururlar. Boşuna söylemiyoruz bir daha yaparsam iki olsun diye. Bir arkadaşına borç para verirsin şu gün vereceğini söyler fakat o gün geldiğinde ödemez sonrasında aynı kişi tekrardan borç ister ve sen yine verirsin vermeyeceğini bile bile… Bunu birkaç kere tekrar edenleri çok gördüm. Bir daha asla demelerine karşın aynı durumu sergilemekten kendilerini alamazlar.

Gelecekten Korkarlar..

Gelecekten neden korkarız? Kaygılarımızın ve endişelerimizin neden bizi ele geçirmesine izin veririz? Karamsarlıktan neden kurtulmak istemeyiz? Gelecek… Sonu belli olmayan dipsiz bir kuyu gibi… Oysa bizler bırakın yarını birkaç saniye sonrasında neler yaşayacağımızı bilmeden yaşıyorken gelecekten neden bu kadar kokuyoruz. Bulunduğumuz bu anın tadını çıkartıp mutlu anılar gülümsemeler biriktirmek dururken…

Değişime Direnirler..

Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir diyen Herakleitos bunu söylerken her şeyin değişime uğradığının vurgusunu yapar. Öyle değil midir… zaman hızla akıp geçerken gözlerimizin önünde aynı kaldığımızı söylemek gaftan ibaret olur. Unutmamak gerekir ki zaman değişir mekan değişir siz bile farkında olmadan değişirsiniz. Sonrasın da bu ben miyim dersiniz .

Hayallerini Çöpe Atarlar..

İmkansızı iste sonsuzu arzula… ulaşılabilecek hayaller kurmak gerekir yaşamda olmayacakların peşinde koşmak değil. Olmayacak dua ya amin demek gibi bir şey. Hayal kurmak güzeldir. İnsanı umutlandırır, heyecanlandırır… yaşamdan tat almasını sağlar. Başarıyı beraberinde getirir. Ufkunun sürekli geniş tutmanı sağlar. Çok güzel söylemiş büyük üstad Yahya Kemal Beyatlı; “Yürü hür maviliğin bittiği son hadde kadar insan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar”

Zayıflıklarını Bahane Ederler..

Savunma mekanizmamızın en çok işlediği durum. Sürekli kendimizi eleştirip “ben bunu yapamam” “bu bana bir beden büyük” gibi söylemlerle kendimizi kandırıp dururuz. Şöyle bir etrafımıza baktığımızda yapan nasıl yapıyor sorusunu sormalıyız. Eğer ki biri bir işi yapmayı becerebiliyorsa aynı şeyi siz neden beceremiyesiniz ki! Bahane üretmek yerine çözüm üretenlerden olmalıyız.

Her şeyi Parayla Ölçerler..

Bu Lidyalıların gözü kör olsun… parayı icat ettiler dostu düşman yaptılar, kardeşi kardeşe kırdırttılar… her şeyi para ile ifade edenleri nedense hiç sevemiyorum. Bir çocuğun yüzündeki gülümsemeyi hangi para ile ölçecekler çok merak ediyorum. Para amaç olursa sizi mutsuz eder. Araç olursa mutluluğunuza açılacak kapıda yol gösterici olur.

Gerçekleri Görmek İstemezler..

Genç insan zor durumda ve etrafına seslenmekteydi… yardım istiyordu zor durumdaydı… ama etrafında yardım edebilecek bir kişi bile yoktu… son anlarının geldiğini düşünürken birini geçerken gördü ve yardım istedi o ise onu görmek istemiyor, başının ağrıyacağını düşünerek sessiz sedasız yoluna devam ediyordu… Bazen korkularımız endişelerimiz bizi gerçekleri görmekten alıkoyar. Unutmamak gerekir ki her ne yaşanırsa ortada olan gerçeklikten yüz çevirmek yerine yüzleşmek gerekir. Bu sayede insanlığımızı hatırlar, hayatın sadece mutluluklardan güzelliklerden ibaret olmadığını bilerek kendinizden emin bir şekilde yaşamaya devam edebilirsiniz.

Kaybetme Korkusuyla Yaşarlar..

Ne kadar kötü bir durum. Kaybetmek korkusu… bir daha hiç olmayacak düşüncesi… günlük yaşantımızda bazen farkında olarak bazen de farkında olmadan bir şeyleri kaybederiz. Aslında kaybettiklerimiz bazen umursamadıklarımız veya bizlerce bir değeri olmayan şeylerdir. Oysa değer verdiğimiz her hangi bir eşya veya insan olduğunda durum çok farklı olur. Bu konuda her şey insana dair diyorum. Kaybetmekten korkmayın ki yeni kazanımların önü açılabilsin.

Çok Fazla Yükün Altına Girerler..

Her kesin belirli bir kapasitesi vardır. Bunun farkında olarak hareket etmeli, yapabileceklerini yaparım demeli yapamayacaklarını da yapamam demeyi öğrenmeli insan. Her konuda geçerli bir durum. Elli kilo kaldırma kapasiteniz varsa yüz kiloyu kaldırırım deyip bir tarafınızı sakat etmekten iyidir…

Ben Merkezli Davranırlar..

Bu duyguyu en güzel küçük çocuklar yaşar. Çok bencildirler. Kimse ile bir şeylerini paylaşmak istemezler… Burada nefsimiz devreye girer. Kişiliğinizi ikiye ayırır. Bir tarafın kollektif olmak ister paylaşımcı olmak ister bunun verdiği duygunun hazzını düşündükçe için kıpraşmaya başlar yüzündeki tebessüm artar. Diğer taraf paylaşmak istemez. Her şeyin tek hakimi tek sahibi olmak ister. Egosu üst seviyededir. Kibir gözlerini körertmiştir. Farkında olmadan kendini yalnızlığa ve mutsuzluğa giden yolda olduğunun farkında bile olmadan…

Pes etmek kolaya kaçmaktır. Mücadele, yorucu olsa da ruhunuzun besinidir. Kaybetmeyin!

Yazar Erhan KALKAN

Mali Müşavir - Adana

Bir yanıt yazın

bakış açısı

Yaşadığınız Olaylara Olumlu mu Yoksa Olumsuz mu Bakarsınız?

vergikaçırmak-vergiden kaçınmak

Bir Harf Farklı Ama; Vergi Kaçırmak Suç, Vergiden Kaçınmak Yasal!