İsminden de anlaşılacağı üzere var olmayan çocuğa yazılan bir kitap “Doğmamış Çocuğa Mektuplar” kitabı. Doğmamış çocuğa mektup mu yazılır demeyin, eminim ki okuyucularımız arasında hamile olduğunu öğrendiğinde duygularını yazan ve çocuğuna okutmak için saklayan anneler vardır. Yoksa bile, kitabın kapağında yazan “Seni çok beklediysem de karşılaşmaya asla hazır olmadım. Ama kendi kendime hep o kötü soruyu sordum: Ya doğmak hoşuna gitmezse? Ya günün birinde haykırıp suçlarsan beni: “Sana kim dedi beni dünyaya getir diye? Neden dünyaya getirdin beni, neden?” cümleleri okumanız için yeterince etkileyici değil mi?
Kitap meşru olmayan bebeğini dünyaya getirmekle getirmemek arasında kalan ve bununla birlikte yaşamı sorgulayan bir kadının duyguları üzerine kurulu. İsmini bile bilmediğimiz bu kadın, bebeğini hem doğurmak istiyor hem de yaşayabileceği kötü olaylardan dolayı onu böyle bir dünyaya getirmenin ne kadar doğru olacağının muhakemesini yapıyor. Annelik kavramı üzerinden topluma ve yaşama ilişkin mesajlar veriyor.
Kitabı okurken anne adayının “doğmamış çocukla” konuşmalarına, bir bebeğin rahim içinde haftadan haftaya ne kadar hızlı büyüdüğüne tanıklık ettiğiniz gibi farklı sosyal ve ekonomik çevrelerden insanların da düşüncelerine bakma şansınız oluyor. Eğitimli-eğitimsiz, çalışan-çalışmayan, kadın-erkek bir sürü farklı kesimden insanların özellikle babasız çocuk dünyaya getirme fikrine bakış açılarını okuyorsunuz ve şu dünyada yalnız kadın olmanın zorluklarına tanıklık ediyorsunuz. Özellikle kitabın sonundaki teatral mahkeme ise çok dikkat çekici.
Konu itibariyle değişik olması, anne ile baba arasındaki büyük farklılıkları yansıtması, anneliğin zorlukları ya da güzelliklerinin anlatılması sebebiyle bu kitabı okunacakları listesine ekleyebilirsiniz. İyi okumalar.
Bu arada kapaktaki zıbınlar mı ne? Onlar da benim doğmamış çocuğuma aldığım kıyafetler 🙂
“Nasıl öylesine gülebildiğini hiç anlamamışımdır; ama şimdi düşünüyorum da, herhalde çok ağlamışlığından olsa gerek… Yalnızca çok ağlamış olanlar yaşamı tüm güzelliği içinde algılayabilir, keyifle gülebilirler.”
“Aslında yaralar kapandı,izleri bile görülmeyecek kadar hafif ama bir telefon konuşması yeniden sızlamalarına yol açıyor işte. Kötü havalarda sızlamaya başlayan eski kırık kemikler gibi.”
“Gövdenin içinde bir başka can saklamanın ,bir yerine iki olmanın eşsiz bir görkemi var”
“Yaşam öylesine güç bir çaba ki çocuk. Her gün yeni baştan başlayan bir savaş ; mutluluk anları ise acımasız bir bedelle ödenen kısacık ayraçlar.”
Muhtemelen aynı kitaptır çünkü ilk 1997’de basılmış. Sonraları kapağı değişmiş. Teşekkürler yorumunuz icin 🙂
Bu eğer eski bir kitap ise, sanıyorum ben bunu okumuştum. Siz anlatınca buna benzer bir şey hatırladım sanki. Teşekkürler bu güzel paylaşımınız için.