Bahar mevsimiydi Kağızman’da.
Dere mahallesinde,
Köprü üstünde iki arkadaşımla oturmuş,
Derenin daha durulmamış boz bulanık suyunu seyrediyorduk.
Kendimi bildiğimde annem bana bir şiir öğretmişti;
“Ben bir küçük askerim,
Bulutlarda gezerim,
Vatanıma göz dikeni,
Yumruğumla ezerim.”
Şiirimi okudum,
Ve dedim ki;
-Ben asker olacağım
Yaşıtım olan altta kalır mı; “O zaman ben de polis olurum” dedi
Diğeri iki yaş büyüktü, ilkokul ikinci sınıfa gidiyordu, ilim irfan sahibiydi, muhalefet etti, olmazsınız dedi.
Adam haklı.
Daha çarşının yolunu bilmiyoruz, dünyamızın sınırı tepedeki Topal Cemal’in kaymaklı bisküvi satan dükkanı.
Ötesi devler ülkesi bize ama.
İstedik ve olduk. O polis ben subay.
Daha 6 yaşındaydık ama kuantum fiziğinin en derin sırrını çözmüştük.
Bilmiyorduk ama hissediyorduk, bir sistem vardı ve bu sistem istersek ve hakkını verirsek o da bize istediğimizi verecekti.
Kağızman..
Birlikte yaşamanın, dayanışmanın ve paylaşmanın en güzel örneklerinin verildiği,
Bugün ülkenin temel problemine çözüm olacak insanların yaşadığı bir yerdir.
Aramızda hiçbir ayırım yoktu.
Lisede yanımda oturan Bayam köyünden kürt arkadaşımla geleceğe dair aynı hayali kurabiliyorduk.
Gürcü arkadaşım daha çok çalışınca daha çok not alabiliyordu,
Manisalı fizik öğretmenimiz sen türksün al bu da benden diye yan cebime iki not fazladan koymuyordu,
Din dersi öğretmenimiz o hafız diye ona fazladan bir not vermiyordu.
Çünkü sistem bizi koruyordu, dersine çalışmanın dışında hiçbir ayırım yapmadan..
Lise sonda dolduk otobüse bütün sınıf Erzurum’a üniversite sınavına gittik.
Ne Karakurtta jandarma ne girişte polis bizi durdurup da nereye gidiyorsunuz demedi.
Dinimizi dilimizi siyasi düşüncemizi sormadı.
Harbiye’nin girişinde, anan kim, baban kim deden kim diye sormadılar.
Sadece utanılacak bir şey yaptılar mı?
Üniversite giriş sınavında şu kadar puan aldın mı?
Şu kadar sürede 40 şınav çekip, 100 metre koşar mısın?
Sağlık problemin var mı diye sordular ve araştırdılar.
İltimas yok, kayırma yok, soru çalmak yok.
Arka sıram da ki Albay oğluydu, zayıftı biraz, koşamadı, elediler.
Kağızman’da dere kenarında hayal kuran Hilmi’ye dedi ki Sistem;
Buyur oku.. Başarırsan Subaysın..
Sistem,
Ne Harbiye’ye girerken dinime, ne yüzlerce Mehmetçiği teslim ederken soyuma, ne de milyonlarca liralık silahı ve malzemeyi verirken kime oy verdiğime baktı.
O sadece liyakat ve yeterliliğe baktı.
Bu sistem,
Eğitimde fırsat eşitliği,
İsteğim işi seçme hakkı,
İstediğin yere yerleşme özgürlüğü,
Beğendiğimle yuva kurma hakkı,
Maaşımı özgürce harcayabilme,
Düşüncelerini özgürce ifade etme,
Hakkını arama,
İdarecilerini seçme,
Bütün yasalar önünde eşitlik hakkı sağladı.
İşte bu sistemin adı CUMHURİYETİR.
Cumhuriyet’e sahip çıkmak hakkımıza ve onurumuza sahip çıkmaktır.