Birbirimize uzak hayatlar yaşadığımız düşüncesine katılıyor musunuz? Ben şiddetle katılıyorum. Bugün aslında bu konuda birkaç kelam etmek istedim.
Burada ve başka platformlarda yazdığım (mesleki yazılarım dışındaki) yazıları genelde kızım için yazıyorum. Bir gün bu yazıları okusun, babası ile gurur duysun düşüncesi elbette var.
Ama yazılarımı yazarken çok daha önemli bir amacım var. Bugünün fotoğrafını çekerek yarına bırakmak. Bir gün kızım okuduğunda “babamın ve annemin zamanında dünya ne kadar kötüymüş” diyebilsin istiyorum. Umarım tam tersi bir cümle kurmak zorunda kalmaz. Her daim daha iyiye gider her şey.
Bazen düşünüyorum; ülkeyi sadece 1 defa fabrika ayarlarına döndürme şansımız olsaydı! Kalkıp Cumhuriyetin ilk gününe gidelim demiyorum! Anlatayım;
Bugün ülke nüfusunun büyük bölümü büyükşehirlerde yaşıyor. Özellikle İstanbul 16 milyon nüfusuyla yaşanmaz bir şehir haline geldi. Ülkenin her bölgesine fabrikalar kurulsa, istihdam alanları sağlansa, tarım yeniden canlandırılsa; hemen sonrasında herkes ilk çıktığı yere geri dönse… İşte fabrika ayarlarından kastım bu! Neden böyle bir şey istiyorum peki?
Çünkü çok fazla toplumsal sorun var. Ekonomik problemler arttıkça bu toplumsal sorunlar da kendisini daha fazla gösteriyor. Mesela bir kültür farklı sorunu var. Sakın yanlış anlamayın; bir taraf kültürlü, diğer taraf kültürsüz demiyorum! Aksine her kültürün kendine özel güzellikleri ve kötü tarafları var. Ama kendi kültürümüzü bir başkasına benimsetmek için çok mücadele veriyoruz. Ne gerek var bütün bunlara? Herkes kendi kültüründe daha güzel değil mi? Neden herkes bizim gibi yaşamak zorunda?
Ekonomik problemler arttıkça güvenlik sorunları da artıyor. Sokağa çıkmaya korkar oluyoruz. Her an gasp edilme tehlikesi. Sokağa çıksanız aklınız evde kalıyor. Ya eve hırsız girerse? İşte bu yüzden yavaş yavaş birbirimizden uzaklaşıyoruz. 4 duvarın içerisine kapanıp, kapıları sıkı sıkı kilitliyoruz.
Evlerimiz güvenlikli sitelere dönüştü. Eskiden sokağın ortasında top koşturduğumuz, saklambaç oynadığımız o mahallelerimiz yok artık. Güvenlikle korunan, 7×24 kameralar ile izlenen; içerisinde basketbol sahası, tenis kortu vb. sosyal imkanların yer aldığı sitelerde oturuyoruz.
Okula yürüyerek veya yalnız giden çocuk kalmadı artık. Ya birileri bırakıyor ya da servisler bu işi yerine getiriyor. Servis demişken; son yıllarda yaşanan olaylardan sonra servislere de güven azalmaya başladı. Azalan güvenler bizi hangi noktaya getirecek çok merak ediyorum!
Okullar ve önleri bizim zamanımızdan çok daha fazla güvenlik ihtiyacı içerisinde. Polis yetmiyor, özel güvenlikçiler bekliyor. Ben okul sıralarındayken nöbetçi öğrenci uygulaması vardı mesela. Okulun bahçe kapılarını biz tutardık. Sizin okullarınızı bilmem ama benim okuduğum okullarda çok havalı bir görevdi bu. Kapıyı sıkı sıkı koruduğumuz için güvenlik ihtiyacı olmazdı. Zaten kapıya gelip içeriye girmeye çalışan ancak o okulda okumayan akranlarımızdan bir tanesi oluyordu. İçimizde güçlü olan biri varsa karşı koyardı. Sorun böylelikle halledilirdi. Şimdi o kapıya bir öğrenci koysan, 1 saat sonra yerinde bulamayabilirsin!
Ben çocukları çok severim. Eskiden parkta, sağda solda sevimli bir çocuk gördüğümde hemen sohbet ederdim. Onu severdim. Şimdi hep çekiniyorum. Çevremdeki insanlarla konuştuğumda aynı çekincenin onlarda da olduğunu görüyorum. O kadar çok istismar edildi ki çocuklarımız… Aileleri tarafından yanlış anlaşılacağımız korkusuyla uzak duruyoruz. Ne kadar kötü aslında! Çocuklarla iletişimimiz kopuyor. Onların da yabancılarla. İş hayatına geldikleri zaman çevrenin öneminden bahsedeceğiz. Ne kadar çok insan tanırsan o kadar çok başarılı olursun öğütleri vereceğiz. Ama şimdi yabancılarla konuşmamayı öğretiyoruz.
Bütün bunlar psikolojik dünyamızı alt üst edecek, biliyorsunuz değil mi? İçimize kapandığımız bir dünya yaşayacağız. Herkesten daha fazla korkar hale geleceğiz. Dışarıya çıktığımız zaman herkes düşman olacak. Mesela bugünlerde silahlanma oranları çok artıyor. Kimin belinde silah var acaba diye düşüneceğiz. Biri ile konuşarak sorun çözeceğimize namlunun ucunu göreceğimizi bileceğiz. O yüzden sorunlarımızı içimize atacağız.
Ne yapalım? Bu dünya böyle diyerek kabullenelim mi? Kabullenmeyelim de ne yapalım? Dünyayı değiştirmeye gücümüz var mı?
Biz büyüdük ve kirlendi dünya…
Sokaklarda büyümüş bir nesil olarak yeni neslin nasıl sanal dünyaya hapsolduğu, zamanın ne kadar çok şey değiştirdiği yazınızı okurken film sahnesi gibi gözümün önünden aktı geçti. Elinize sağlık..
O günleri nasıl özledim. Susadığımız zaman illa kendi evimize koşmamız gerekmezdi. Mahallede bir zili çalıp isteyebilirdik. Şimdi insanlar birbirine selam bile vermiyor. Geçtim suyu…
***Bir gün kızım okuduğunda “babamın ve annemin zamanında dünya ne kadar kötüymüş” diyebilsin istiyorum. Umarım tam tersi bir cümle kurmak zorunda kalmaz. Her daim daha iyiye gider her şey.
En etkileyici cümle olmuş yazıda. Dileğinize siddetle katılıyorum
Çok teşekkürler. Beğenmenize sevindim.