içinde

Bir Garip Orhan Veli’yim, Veli’nin Oğluyum

Cemal Süreya’nın deyimiyle ”şiire kasket giydiren”, ”şiire elma yemeyi öğreten”, okul arkadaşı Oktay Rıfat’a ”teneffüsü gavur etmeyelim, şiirden konuşalım.” diyen; İstanbul’u, denizi, balıkları, rakıyı çok seven, ölüm şekli ile herkesi şaşırtan gerçekten garip bir adam-şair Orhan Veli…

Orhan Veli Kanık, 13 Nisan 1914’te Beykoz’a bağlı Yalıköyü’nde bulunan İshak Ağa Yokuşu’ndaki Çayır Sokağında 9 numaralı konakta dünyaya geldi. Peki hepimizin Orhan Veli’si kimdir aslında?

Orhan Veli çocukluk

O bir devrimcidir. Melih Cevdet ve Oktay Rıfat ile birlikte yenilikçi Garip akımının kurucusu olan Orhan Veli Kanık hece ve aruz ölçülerini kullanmayarak edebiyatta bir nevi devrim yaratmıştır. Her şeyin şiire konu edinilebileceğine inanan bu şairlerin Türk şiirine yaptığı en büyük katkılardan biri de bu inançlarını eserlerinde uygulamaları olmuştur. Sıradan bir memur, esnaf, çocuk, işsiz bir genç, güneşli hava, nasır … herşey onlar için şiir yazılabilecek derecede önemlidir.

Çocuk ruhlu bir şairdir Orhan Veli. Güneşli bir günde mutluluktan eve ekmek almayı da, işe zamanında gitmeyi de unuttuğu olmuştur… Şiirden biri çıkıp da sizinle karşılıklı konuşacakmış hissi veren özel bir adamdır. Sorar şiirinde sevdaya mı tutuldum diye. Şaşkındır üstelik.

SEVDAYA MI TUTULDUMorhan velinin aşkı

Benim de mi düşüncelerim olacaktı,
Ben de mi böyle uykusuz kalacaktım,
Sessiz, sedasız mı olacaktım böyle?
Çok sevdiğim salatayı bile
Aramaz mı olacaktım ?
Ben böyle mi olacaktım ?

Güzel havalardan çok çekmiştir. Güzel havalarda istifa etmiştir evkaftaki memuriyetinden. Tütüne güzel havalarda alışmıştır ve güzel havalarda aşık olmuştur. Doğumu bile güzel havalarda olmuş güzel şairimizin.

Hovarda, umursamaz, çapkın, çulsuz ve tam anlamıyla serseri ruhlu şiirlerin sahibidir Orhan Veli. Her daim okunabilen, her kesime hitap edebilen, her daim gülümsetip aynı anda hüzünlendirebilen ender şairlerden biridir.

orhan veli

Kimsesizliğin şairidir, kimsesiz olduğu içindir belki de. O, İstanbul’da Boğaziçi’nde bir garip Orhan Veli’dir. Urumeli Hisarı’na oturmuş, oturmuş da bir türkü tutturmuştur zira.
Çocuklara, öğrencilere, gençlere… mutlaka tanıtılmalıdır Orhan Veli. Onun gülümseten şiirleriyle yaşama coşkusunu derinlerinde hissedeceklerdir. Şiiri ve edebiyatı sevmeleri için bir sebep bulacaklardır. Daha doğrusu iyi insanlar olacaklardır. Çünkü Orhan Veli okuyan biri bir başkasına kötülük yapamaz, sevgi temellidir.

dbfccfcfcaacdO ölümsüz eserler bırakan, 36 yıllık kısa yaşamına şiirlerinin yanı sıra hikâye, deneme, makale ve çeviri alanında birçok eser sığdıran unutulmaz bir şairdir, bizim için bir nimettir.
Çoğu kez şanssız olsa da hayatında belki de en şanslı olduğu dönemdi okul yılları… Neden mi? Yedinci sınıftayken Oktay Rıfat Horozcu ile tanıştı. Birkaç yıl sonra ise Melih Cevdet Anday ile arkadaş oldu. Lisenin ilk yılında ise Edebiyat öğretmeni Ahmet Hamdi Tanpınar’dı.
Sonra şanssızlıklar peşini bırakmadı ve 1939 yılında, arkadaşı Melih Cevdet Anday’la birlikte araba kazası geçirdi. Bu olayın sonucunda yirmi gün komada kaldı.

Aynı yıl 10 Kasım’da bir haftalığına geldiği Ankara’da belediyenin kazdığı bir çukura düştü ve başından hafifçe yaralandı. İki gün sonra İstanbul’a döndü ve 14 Kasım günü bir arkadaşının evinde öğle yemeği yerken fenalık geçirdi. Beyinde damar çatlaması yüzünden başlayan rahatsızlığın sebebi doktor tarafından anlaşılamadı ve Kanık’a alkol zehirlenmesi teşhisiyle tedavi uygulandı, ancak daha sonra beyin kanaması geçirdiği anlaşıldı. Aynı akşam Cerrahpaşa Hastanesi’nde hayata veda etti.

orhan veli

Herkesin hayatında diğer şairlerden ayrı bir yere koyduğu, daha fazla değer verdiği bir şair vardır. Bana da en fazla dokunan Orhan Veli’dir. Şairliğiyle yetinip, şairliğiyle avunan şairin doğum günü bugün. Keşke ömrü de yazdıkları gibi sonsuz olabilseydi.

İyi ki doğmuş bir “garip” adam… İyi ki İstanbul’u dinlemiş, rakı şişesinde balık olmuş, bir elinde cımbız, bir elinde ayna, gökyüzünü boyamış her sabah, epeyce yaklaşmış, duymuş ama anlatamamış, güzel havalarda mahvolmuş, tüyden hafif olmuş sabahları, Süleyman Efendi’ye yazık etmiş, Mualla’yı sandala atıp ruhunda hicranı söyletmiş, gün olmuş, almış başını gitmiş, bedava yaşamış, neler yapmamış ki bu vatan için, dere olmayı söğüt olmaya tercih etmiş, uçan kuşları görmüş dört duvarı göreceğine, pazar akşamları süslenmiş, İspanyol meyhanesinde Melih’le aynı kızı severken, Oktay’a sarhoşların selamını söylemiş, sokak kedisini, kasap kedisini dillendirmiş… İyi ki gelmiş dünyamıza; yoksa hep eksikmişiz.

Yazar Asuman ATAGÜN

Siz Ve Biz Blog Editörü
İngilizce Öğretmeni - İstanbul
Rüzgar esiyorsa bırak söğüt düşünsün. Çınara zaten bir şey olmaz.

Bir yanıt yazın

kayıp-kedi-betü-gubse-ozay

Kayıp Kedi Betü

2

Geç Gelen Bahar – Cem ŞANVER