Asuman ATAGÜN
Son dönemlerin izlenme rekoru kıran, Oscar alıp alamayacağı merak konusu olan, yönetmenliğini Can Ulkay’ın, senaristliğini ise Yiğit Güralp’in gerçekleştirdiği “Ayla” filmi vizyonda… Soğuk havalarda yapılabilecek en güzel etkinlik sinemaya gitmektir diye düşünenlerdenseniz bu filmde sizi neler bekliyor yazımızda bulabilirsiniz.
Savaş… Dünyada var olan ve maalesef var olmaya da devam eden en kötü şey… Aynı zamanda kötülüğün içindeki iyilik, siyahın içindeki beyaz misali savaşın ortasında ay gibi parlayan bir çocuk… Henüz filmi izlemediyseniz ve izlemeyi düşünüyorsanız diye daha fazla ayrıntı vermeyeceğim ama kısaca filmin özeti budur. Bu da çok kısa oldu diyorsanız yazıyı okumaya devam edin.
Ayla, 1950’de başlayan Kore Savaşı sırasında yaşanmış gerçek bir olaydan uyarlanan, geniş kadrolu ve kaliteli oyuncuların olduğu, Türkiye ve Güney Kore ortak yapımı bir savaş filmi olmasına rağmen oldukça duygusal bir filmdir. Ama bu filmi önemli kılan en önemli nokta ise 90. Oscar Ödülleri için “Yabancı Dilde En İyi Film” dalında aday olmasıdır. Ödülü alıp alamayacağını 4 Mart 2018’de göreceğiz ama bu bile Türk sineması açısından büyük bir başarıdır.
Gerçek kahramanlarının hala hayatta olduğu bu filmde çok şey bulabilirsiniz;
Oldukça sıradan bir günde bir baskınla hayatı baştan sona değişen bir çocuğu ve o çocuğun Türk askerleriyle yolunun nasıl kesiştiğini, insanların isterlerse zamana, mekana, dil, din, ırk farklılıklarına aldırmadan tamamen vicdani bir şekilde buluşabileceklerini…
Savaşta bile olsa çocuğun her yerde çocuk olduğunu, bulunduğu her ortamda etrafına masumluğu hatırlattığını, çocukların en ufak şeylerden mutlu olduklarını ve aslında kocaman bir kalbe sahip olduklarını…
Ülkelerinden kilometrelerce uzakta, sevdiklerini geride bırakarak, tam anlamıyla ne olduğunu bile bilmeden görev icabı savaşa giden askerleri… Bütün bu şartlara rağmen insanın her yere alıştığını, sanki normal hayat devam ediyormuşçasına şakalarını, birbirlerine takılmalarını, dostluklarını, yoktan var etme çabalarını, ünlü hayranlıklarına savaşta bile olsa devam edebilmelerini…
Aslında gerçek aşkın, sevdiğin kişinin inandığı, istediği şeylerin önemsemek olduğunu… Baba-kız ilişkisi için muhakkak kan bağı gerekmediğini… aslında tam da hayatı buluyorsunuz bu filmde. Bir de usta oyunculuklar izliyorsunuz üstüne…
Meral Çetinkaya ve özellikle Çetin Tekindor hakkında yazacak kelimem yok elbette ama diğer oyuncular için de aynı şekilde. İsmail Hacıoğlu bu filmle alır başını yürür; duygularını çok iyi yansıtmış filme. Ali Atay, Murat Yıldırım, Erkan Petekkaya, Altan Erkekli, Damla Sönmez, Büşra Develi, Esra Dermancıoğlu, Sinem Öztürk… ve diğer bütün oyuncular büyük bir alkışı hak ediyor. Ama filmin küçük oyuncusu Kim Seul da az değil… Daha şimdiden boyundan büyük işlere imza atmış durumda. Filmde Marilyn Monroe da var 🙂 Gerçeğiyle ayırt edilemeyecek derecede hem de.
Hiç mi olumsuz tarafı yok filmin? Naçizane o konuya da değinmek istiyorum. Film kusursuzdu diyemem. Daha iyi çekilebilirdi elbette. Çünkü Battal Gazi vari savaş sahnelerinin olmasını, düşmanın üstüne üstüne gidip tek bir kurşunun isabet etmemesini, sahne geçişlerinin kopuk olmasını böylesi bir filme yakıştıramasam da yine de izleyicilerden hak ettiği değeri alır umarım.
Kısacası hem ağlamak, hem gülmek istiyorsanız, bazen duygulanmak bazen de gururlanmak istiyorsanız, gerçek bir hikaye eşliğinde yakın geçmişi tekrar hatırlamak istiyorsanız Ayla’yı mutlaka izleyin… Hem de sonuna kadar izleyin, çünkü gerçek fotoğrafları görme şansınız da olacaktır.
