Ahmet Ümit /KUKLA
Baştan söyleyeyim bir Başkomiser Nevzat romanı değil. Fark edince Ahmet Ümit kitaplarından aldığım okuma keyfini alamayacağım diye bir an önyargıya kapıldım. “Acaba mı?” dedim ancak yanıldım.
Kahramanlarımız uzun yıllar sonra karşılaşan iki üvey kardeş. Kan bağları yok. Biri ülkücüyüm diyerek idealist gençlerle takılmaya başlayıp kendisindeki yetenek ve zeka keşfedilince iyi ellerde bir terörist olarak eğitilmiş, derin devlete bulaşmış, karanlık güçlerin elinde KUKLA olmuş Doğan.Diğeri üniversiteli yıllarında iyi bir solcu olan, daha sonrasında hızlı bir gazetecilik hayatı olmuş ,zirveye çıkmış ancak hayatın anlamını kaybedince ( Kendince nedenleri var. Kitapta bulacaksınız bu nedenleri) alkole sığınmış,gözden düşmek üzere olan gazeteci Adnan.
Kurgu da ise sanki Ergenekon olayları anlatılmış yıllar önce bu kitapta. Okurken öyle hissettim. Vatan millet aşkı maskesi altında devlet kontrolünde işlenmiş cinayetler, mafyalar,çeteler ,aşiret reisleri…Hepsinin birbiri içine girdiği kirli oyunlar, silahlar,cinayetler ve büyük paralar. Akıcı bir hikaye ,manidar bir kurgu. Zaten bildiğimiz yakın Türkiye tarihi.
Doğan ile Adnan’ın bir markette karşılaşmasından sonra başlayan kurguya öyle olaylar öyle kişiler ekleniyor ki hikayenin gücüne güç katıyor. “Biz bu olayları da bu kişileri de tanıyoruz. Haberlerde gördük biz onları.”dedirtiyor.
“Okunmalı bu kitap!” diyebilirim.Hem siyasi hem polisiye tadında elden düşmeden soluksuz okunabiliyor. Tek eleştirim polisiyelerde” Katil kim?” sorusu olur ya hep. Hani ters köşe oluruz. Bu kitapta öyle olmadım. Sonu malumun ilanı oldu. Ama zaten başka ne olabilirdi ki?
Kitapta bir de çok sevdiğim üzerine düşündüğüm bir cümle oldu. Sizlerle paylaşmak isterim.
“Yaşam kaybetmeyi öğrenme sanatıdır. “
Yaşamı acısıyla ,tatlısıyla,güzeliyle,çirkiniyle kabul edebilenlerden olmamız dileğiyle…